Korona virüsünden kaynaklanan pandemi nedeniyle gelen “Evde kal’’ yasakları çerçevesinde evde kalarak boş zamanlarımı bilgisayarda gezinerek, bilgi araştırmasıyla değerlendirmeye çalışıyorum. Bu arada insanlığın yaşadığı bazı olayların filme alınan hikayelerini izlemeye başladım. Son izlediğim film beni çok etkiledi. Orta çağda özellikle Avrupa’da yaşanan din adamları ve devlet yöneticilerinin hareket tarzı ile aradan geçen bunca asıra rağmen ülkemizde, daha doğrusu çağdaşlıkta gelişmemiş ülkelerde pek bir şey değişmediğini gördüm. Kafa aynı kafa. O yıllarda yaşanan acıların başlıca nedeni engizisyon mahkemeleri. Peki, bu mahkemelerin kısaca tanımı ne? Engizisyon kelimesinin Türkçe karşılığı soruşturmadır. Orta Çağ batı ülkelerinde kurulan engizisyon mahkemeleri Katolik kilisesi tarafından kurulmuştur. Katolik mezhebi, Protestanlık mezhebine kıyasla daha katı ve sert kurallara tabidir. Avrupalılar için bir kara leke olan engizisyon mahkemeleri, ilk defa 1231 yılında Papa IX.Gregorius tarafından kuruldu. Mahkemenin kurulmasının amacı Hristiyanlık ilkelerine karşı gelenlerin cezalandırılması, Katolik mezhebine karşı gelenleri ise sapkın olarak suçlamaktı.

İSYANLA BİTEN FİLM

Çünkü dine isyan etmek, devlete isyan etmekle eş değer görülüyordu. Şimdi benim izlediğim filme dönelim. Baş kilise var ve bu kilisenin geçmişten o güne kadar devam eden büyük eserlerle dolu kitaplar ve kütüphanesi var. Bu kilisede farklı tarikatlar mevcut. Çoğunluğu kralı destekleyen ve engizisyon mahkemelerin yanında daha doğrusu kilise ve kral arasında bir köprü. Farklı bir tarikatlardan oluşan bir gurup engizisyon mahkemelerinde bulunmuş ama kendi mahkemesinin adaletsiz cinayetlerine başkaldırmış bir hukuk adamıdır, başrol oyuncusu. Bunu baş kilisede ardı ardına öldürülen rahipler konusunu incelemek amacıyla davet ederler. Başrol oyuncusu yardımcısıyla gelir ve incelemeye başlar. Bir bakar ki kilise güzel bir yaşam sürerken, halk onların çöpe döktükleri artığı toplayarak karınlarını doyuruyor. Bölgede adaletsizlik kol geziyor. Kilise bir tanrı gibi, verdiği her karar kutsal. Karşı çıkanlar öldürülüyor veya zindanlarda çürüyor. Rahiplerin öldürülmesini araştıran başrol oyuncusu bilim adamları ve aydın rahipler tarafından yazılan eserlerin kütüphanede yok olduğunu görür. Kütüphanede görevli ile sohbet edilirken başrol oyuncusu kahkaha atar. Baş Rahip kahkahanın Allaha hakaret olduğunu iddia ederek kahkahanın bir küfür olduğunu söyler. (Bu kahkaha olayını yakın tarihte günah olduğunu söyleyenleri hatırlayalım.) Başrol oyuncusu araştırmasını sürerken, kitapların gizlendiği kuleyi bulur. Bilimle ilgili bütün kitaplar buradadır. Kilise Rahipler ve halk aydınlanmasın diye bilimle uğraşan rahipleri öldürüyor, kitapları da saklıyor. Daha sonra konunun aydınlanmasından aydın rahiplerin ölümü çözülmesinden korkan Kilise başrahibi engizisyon mahkemesinden güçlü bir rahip daha ister. Gelen kraliyet yanlısı mahkeme hakimi bir zangoç(Kambur ve zavallı bir adam) bir halktan kadını ve kilisede aydın rahiplerden yana olan tarikat rahibini suçlu bulur ve diri diri yakarlar. Bu arada saklanan kitaplar da yakılır. Sonuç ise ilginç. Halk bunca zulme ve adaletsizliğe isyan ederek kiliseyi basar ve rahipleri öldürür.

ADALET

Şimdi durup dururken neden bir filmi anlatarak zamanınızı çaldım… Maalesef gelişmemiş ülkeler aynı zaman dilimini yaşıyor… Aydın insanlarımız ya öldürülüyor, ya da zindanlara atılıyor. Adalet kör ve topal, dilsiz. Halk artan adaletsiz vergi yükü altında eziliyor Aç, yoksul ve yaşam savaşı veriyor. Bakın hiçbir tarikat mensubu ne depremde evsizlere, ne sokakta yiyecek toplayan yoksula, ne az asgari ücret alan yoksul işçiye, ne yaşam savaşı veren milyonlarca emekliye destek oluyor mu? HAYIR… Kimden yana… İktidardan… Din adamının görevi dini öğretmek, yoksulun ezilmişinin yanında olmak. Aydın okumuş bilimin yanında halk için çalışmaktır. Oysa ADALETİ unutarak en lüks arabalarda şatafatlı bir yaşam içinde halkına ise şükretmeyi reva görendir şimdiki din adamlarımız. Tarikatlar hükümeti hükümet onları beslemektedir. Bu yüzden filmi anlattım. Yüz yıl geçse de sömürü düzeni aynıdır… ADALETİN OLMADIĞI YERDE HER TÜRLÜ KÖTÜLÜK VARDIR… ADALET ÇAĞDAŞLIKLA EŞDEĞERDİR….