56. Altın Portakal Film Festivali 56 yıllık geçmişe yolculuk yaparak ilk kuruluş yıllarına geri döndü. Ben 36 meslek yılımın en az 30 yılını Altın Portakal Film Festivalini izlemekle geçti. İzlemek demek yanlış anlaşılmasın, bizzat sahada çanta sırtında çalışarak geçirdim. Her yıl sadece salonu izleyerek değil festivalin perde arkasını da çalıştığım gazetelere taşıdım. Festivalin daha kaliteli, daha güzel ve bu güzel kente ve ülkeye yakışır şekilde sürdürebilmesi adına yoğun çaba sarf ettim. Korkmadan, başkalarını kırarım, üzerim diye bir endişeye kapılmadan doğru bildiğimi, gördüğümü, yaşadıklarımı kaleme aldım.

Bu konuyu bir örnekle anlatayım. Menderes Türel’in ilk Belediye Başkanlığı’nın sanırım 3. yıllıydı. 2 yıl boyunca ağır eleştirilere maruz kalan Türel, bir Uluslararası Organizasyon şirketiyle anlaşmış basın toplantısı yapıyordu. Toplantı sonrası görüşümü sorduğunda endişelerimi anlatarak risk aldığını söyledim. Başkan, ‘Çok araştırma yaptım, başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu yıl Uluslararası ve Ulusal Film Festivali’ni birlikte yapacağız biraz sabırlı olmak gerekir’ dedi. Evet, o yıl Hollywood yıldızları festivale akın etmişti. Final gecesi yer tarihi Aspendos antik tiyatro. Başkan Türel Kültür ve Turizm Bakanıyla yan yana oturuyor. Bir ara koruma yanıma gelerek Başkan ve Bakan’ın benimle görüşeceğini söyledi. Türel, ‘Sayın Bakanım Mahmut bey duayen bir meslektaşım. Her yıl festivalimizi izleyen arkadaş ve bizi zaman zaman ağır bir şekilde eleştirir. Şimdi yaşadığımız bu gecede festivali ona soralım. Nasıl buluyorsun?’ diye sorunca tek kelimeyle ‘Müthiş….İşte festival bu’ dedim.

Evet Sayın Başkan…

Gelin 56. Film Festivali’nin son gecesini konuşalım.  Programın başlama saati yaklaştığında kırmızı halının önü doldu. Sanatçısı, protokol davetlisi, salona girişin açılmasını beklerken, kapılar açıldı ve içeriye bir hücum başladı. Davetiye kontrolü ne onur gecesi ödül töreninde, ne de son gece hiç yapılmadı. İçeri girenler salona doluşup yer kapma yarışına başladı. Salon görevlileri şoke olmuş bir şekilde ne yapacaklarını şaşırdılar. Önden başlayarak bir anda salon doldu. Sizin oturduğunuz yerleri ve birkaç yeri, zor koruyabildiler. Zaman zaman tartışmalar, bağrışmalar yaşandı. Daha sonra gelen sanatçı ve protokol yer bulamadı veya zor buldu. Hatta dikkat ederseniz 11 ödül alan Bozkır Film ekibi arka sıralardan zor sahneye gelebildiler. Oturdukları yerden sahne görünmüyor, sese doğru yürüyerek ilerliyorlardı.

Basın mensuplarının oturduğu yerden fotoğraf çekmeleri için en az 3 metre yükseğe kanatlanarak yükselmesi gerekiyordu. Onur Ödül Töreni’nde yaklaşık 10 bin kişi kapalı spor salonunda bulunurken, son gece ancak yarısı gelmişti. Çünkü beklenen Yeşilçam ve yeni star sanatçıları görememenin, bozuk organizasyon nedeniyle yaşadıkları kötü zamana değmediğini düşünerek gelmediler.

Sayın Başkanım Siz hiç Altın Portakal Film Festivali’ni salonda izlediniz mi? Evet mi?

Hiç sanmıyorum. Başkanım ben 30 yıl boyunca festivalin hiç tahta sandalyelerde izlenildiğine şahit olmadım. Aspendos’ta 10 bin kişi bile izlerken en azından protokole minderler bulmayı ihmal etmemişlerdi.  Sanırım siz bu festivali yaylalarda yaptırdığınız deve güreşi şenliği veya yeşil çimen pehlivan kapışmalarıyla karıştırdınız. Bu sandalyeler artık Elmalı’nın çay bahçesinde bile kullanılmıyor. Üstüne üstlük sandalyelerde isim yok. Kimin nereye oturacağı belli değil. Gözümün önünde yer tartışmaları yapılırken, bir protokol davetlisi olduğunu söyleyen adam görevlilere bağıra bağıra “Nerede benim yerim gösterin diyordu. Organizasyon görevlileri canından bezmiş hakaretler uçuşuyordu. Birden bana festivalin ilk kuruluş yıllarını anlatan yaşayan büyüklerimden öğrendiğim kadarıyla o günlerden daha kötü bir geceydi. Dünyanın hangi ülkesinde ulusal ve uluslararası bir çapta böyle bir festival oldu veya yaşandı? Ben buna ancak şenlik derim. Kasaba şenliği.

Sizce…

Hani hatırlarsınız basın toplantısında size yardımcı olabileceğimi söylemiştim. Bu işi organize eden Zata ve Genel sekreterinize de özel olarak teklif ettim. Öyle ya onlar her şeyi biliyor ve yaparlar. Bizim deneyimimize ne gerek var. Bence siz onları Deve Güreşi şenliklerinin organize görevini verin. Belki bu şekilde festival kabiliyetlerini geliştirirler. Benden söylemesi sayın Başkanım….

Dost acı söyler…