Dil ve sözcükler… Aslında bir ülkenin en değerli birikimlerinden biridir. Dilin yabancılaşması ve anlam zenginliğini yitirmesi de yine bir ülkenin ayıbıdır. Bazen özentiden, bazen de farkında olmadan yabancı sözcüklerle duygu ve düşüncelerimizi anlatmaya çalıştığımızda hepimiz bu ayıba düşmüyor muyuz?

            Dilde ve sözcük seçiminde sadelik duygu ve düşünceleri anlatmanın ne kadar güzel bir yoludur. Özellikle de sevgi, özlem, aşk, anne sözcükleri… Seni seviyorum demenin dünyanın başlangıcından bu yana üretilen en sade ve anlamlı sözcükler olduğunu kaç kere düşündük?

            “Ana yüreği” bir araya getirilmiş en güzel ve özel sözcüklerden biri değil midir? Kendi başlarına kullanıldıklarında da özel anlamları olan bu iki ayrı sözcük bir arada kullanıldığında okyanus kadar geniş ve derin duygu selini çağrıştırmakta. Mantığın ve düşünselliğin ön plana çıkarıldığı günümüzde duyguları ortaya çıkarmanın ve varlığı kanıtlanan duygusal zekânın da gerekliliğini ve bir o kadar da önemini ortaya koymaktadır.

            Özenle seçilmiş sözcükler kimi zaman hedefi ıskalamayan bir ok gibi hedef tahtasının orta noktasında bulunan en yüksek değeri bulur. İşte “ana yüreği” sözcükleri de böyledir.

            Ben, bu iki sözcüğü her bir araya getirdiğimde birbirine çok yakışan iki sevgili, anne ile çocuk arasında yaşanan en değerli yaşantı, ekmek ile su gibi olduklarını düşünmüşümdür. Sözcükleri dilimde sessizce tekrarlarken hatıralarım ışık hızı ile toprak damlı evimizin isli gaz lambası ile aydınlanan fakir odasına götürür beni. Henüz dört yaşındayım ve beşikte ağlayan kardeşimi yatıştırmak için çocuk kuvvetimle beşiği ırgalıyorum. Birazdan annem tarladan gelecek ve yemek yapacak, sonra kucağına alıp yorgun sesi ile ninni söyleyecek. Annemin kucağında dalacağım ömrümün en huzurlu ve derin uykusuna. Annemin orak sallamaktan nasırlanmış elleri yüzümde gezinirken ben onun yüreğine akacağım.

            “Ana yüreği” kucaklamayı, bağrına basmayı, döşe yaslanmayı kısaca duygu aktarımını ifade etmektedir. Anaların yüreklerinin sonsuzluğunu bilmeyen var mıdır? En zor zamanlarda, fırtınalı günlerde gök gürültüsünden korktuğumuzda, hasta olduğumuzda başucumuzda, sevinçlerde ve kederde yanı başımızda bulduğumuz ya da bulmak istediğimiz kimdir? Analarımız…

            Onlar, sadece okunup geçilecek kadar iki basit sözcük değildir. Göğsünün sol köşesinde yürek taşıyanlar bunu bilirler.

                                                                                                           İlyas Ali DAŞTAN