Ben 1978 yılında Antalyalı olan jenerasyondanım. Bu güzel kentte yaşamaya karar verdiğim zaman küçük bir köy kentti. Caddelerde taksi dolmuşlar vardı, faytonlar revaçtaydı. Işıklar, Kulüp, Güllük hattı çalışırlardı. Sabahın erken saatlerinde cadde ve sokaklarda narenciye kokusu sarardı çevreyi.  O günlerde bir de 80 ihtilali darbesini yaşadık. Atanmış Belediye Başkanları diğer darbelerde olduğu gibi ülkeyi yönetmeye çalıştılar. İşte tam o yıllarda bu güzel kente ülkenin dört bir yanından insan akını, göçü başladı. Antalya bir süre sonra kabına sığmaz oldu. Gecekondulaşma hızla arttı. Kent sorunları da buna paralel olarak artınca beraberinde birçok sorun oluştu.

O günlerde bu güzel kentin imdadına Hasan Subaşı Başkan yetişti. Bir yandan hızla betonlaşan ve sahillerin cuntacılar tarafından talan edilmesini engellemek için olmayan kıyı kenar çizgisini büyüttü.

Konyaaltı falezleri üzerine Sheraton, Falez Otel ve sonra da Su Oteli boy gösterdi. Bu bölgeyi kurtarma adına Subaşı, kendi hükümetine muhalif olmayı göze alarak şimdiki AKM ve Cam piramittin bulunduğu parkı korumaya alarak Antalya’ya kazandırdı.

Nasıl mı kazandı…

Tüm Antalya’yı arkasına alarak yürüyüşler, protestolar, düzenleyerek tüm demokratik haklarını sonuna kadar kullanarak kazandı…

O yıllarda birçok devrim niteliğinde kararlar vererek Antalya ya çok şeyler kazandırdı. Taaa ki alt yapı sorunlarını çözüm aşamasına getirene kadar…

Bundan yaklaşık 10 yıl önceydi, Ali Bulut’un yıllardır organize ettiği güzellik yarışması vardı. Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek’te büyük sponsordu. Sahilde bir otelin havuz başında kokteyl veriliyordu. Başkan Böcek eşi ve yanında birkaç yandaş gazeteci vardı. Yanlarından geçerken sohbete beni de davet ettiler. Oturdum. Oradan buradan derken Böcek’e ‘’Başkanım çok bakir yeni yerleşim bölgesinin başkanısınız. Yaptıklarınıza bakıyorum bu gün Anadolu’nun köy meydanında gibi şekillendiriyorsunuz. Size vizyon projeler lazım. Bu güzel ilçeye uygun projeler üretin’’ dememle yanındaki sözüm ona basın mensupları başkandan önce savunmaya geçmeleri beni çileden çıkardı. Anlaşılan başkana hayli yakındılar…

Başkanı hemen savunmaya geçtiler…

Masayı terk ettim.

Türel yeniden kenti yönetmeye talip oldu. Başta kentin kilitlenen trafiğini rahatlatmak için hükümet olmanın avantajını çok iyi kullanarak kentin adeta şeklini değiştirdi. Alt geçitler, üst geçitler, yeni yollar ve eksik kalan alt yapı kanalizasyon sorunlarına el attı. Birçok projelere el attı, eleştirildi, suçlandı, ama vazgeçmedi…

 

CHP her cenazeye koşan, her düğünde bulunan feodal ilişkilerini duygusal bağlantılarla sağlayan Başkan Muhittin Böcek’i Türel’e rakip olarak Büyükşehir’e aday yaptı. CHP ne pahasına olursa olsun Antalya’yı geri kazanmaya çalışıyor.

Önemli olan kazanmak…

Antalya’yı kazanmak mı? Bu kente hizmet mi önemli bunu kent halkı karar verecek. Son söz halkındır.

Bu kent için vizyon projeler mi? Yoksa feodal ilişkiler kazanacak. Bu kent bir 5 yıl daha mı kazanacak yoksa 15 yıl geriye mi gidecek…

Karar ve son söz milletin olacak…