Merhaba. Yıllar öncesinden tadı damağımda kalan bir sevdayla şimdi de Antalya Gündem Gazetesindeyim işte. ..

        Antalya Gazetesi’nde gazete satılmadan önce on beş günde bir yazmak üzere yaklaşık on on iki kadar sanat üzerine yazılarım yayınlanmış ve oldukça ses getirmişti.

        Hayat öyle hızlı geçiyor ki. Neredeyse on yıla yaklaşmış. Peki bu arada sanattan kopmuş muydum? Hayır. Üst üste kitaplarım yayınlandı. Dahası bir bakıma iyi de oldu. Çünkü daha ilk yazılarımdan itibaren belli insanlarla sanatsal tartışmalara girişmiş ve neredeyse kavgalara varan bir didişmenin temelinde buluvermiştim kendimi.

        Hiç kimseyi yeterince tanımıyordum. Evet sanat tutkum Taa Ankara’da 1972-73’lere kadar uzanıyordu. O zamanın Ankara’sında Kızılay civarında Piknik denilen bir binan ikinci katında Anıl Çeçen’in başkanlığında Sanat Kurumunda hafta sonları yazan çizen insanlarla buluşuyor ve çeşitli gözlemler ve deneyimler yaşıyorduk.

         O yıllarda başlamıştım ara ara yazmağa. Sonra çeşitli gazeteler, dergiler özellikle de Devlet Tiyatromuzun dergi ve oyun tanıtım dergilerinde yazdım yazdım yazdım.

         Antalya Sanat ve sanatçılar yönünden oldukça zengin ve şanslı bir kentimiz. Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü, Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü, Antalya Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu, neredeyse yarım asrı çoktan aşmış Altın Portakal Film Festivaliyle, Oda orkestrasıyla, Kepez Belediye Tiyatrosuyla, Kitap Fuarlarıyla, Belediyelerin Edebiyat ve sanat  günleriyle  Bir büyük şehre yakışan ne varsa o yönüyle yüz akı bir yaşamsal alan oluşmuştur. Antalya Yazarlar Şairler Bestekarlar ressamlar ozanlar derneğinin Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği korolarıyla…

         Düşününüz ki Nüfusu Antalya’mızın üç katı olan Ankara’da da Hemen hemen bu kültür kurumlarının hemen hemen aynıları mevcuttur, İstanbul da da. Dahası var. Antalya’da yaşayan sanatçıların nüfusa oranlarını araştıracak olursak eğer Antalya’mızın diğer büyük şehirlerimize oranla çok daha fazla bir yüzdeyle karşılacağımızdan ben eminim.

          Bu sanatçılarımızın örgütlenmelerinden de hemen anlaşılmaktadır.

         Ansan, Anşoyat, Ayışığı, Balkon, gurupları, Edebiyatçılar derneği, Antalya Kültür ve Sanat Gönüllüleri Vakfı, Gelişim Sanat gurubu, Çeşitli animasyon gurupları ve Eğitim Sen gibi kuruluşların ürettiği Tiyatro oyunları yarı amatör çocuk oyunları toplulukları. Akdeniz Üniversitesinin Güzel Sanatlar Fakülteleri, Konservatuvarları, Belediye Konservatuvarımız, Güzel Sanatlar Lisemiz…

           Eğer toplayacak olursanız nereden bakarsanız bakın üç- dört binin üzerinde sanatçı eder ki hiç de küçümsenecek bir rakam değildir.

         “Umut insanın kendisindedir.” Der bir kitabında Adnan Binyazar üstadımız.

          Evet Umut insanın kendisindedir de Biraz da Sanat destekler insanın umudunu. Aynı Yazarımız “Arabı ne kadar sabunlarsanız sabunlayın yalnızca sabunu kaybedersiniz” de demektedir. Aynı yazarımız ki nereye çekerseniz çekin.

           Ünü büyük Tiyatro sanatçımız Gülriz Sururi yazdığı “ Bir an Gelir” adlı kitabında Devlet Tiyatromuzun ilk Müdürü Mustafa Avkıran’ın yönettiği Murathan Mungan’ın Taziye- Mahmut ila Yezida – Geyikler Lanetler-  üçlemesinden söz etmektedir uzun uzun. Eşi Engin Cezzar’ın yönettiği Aynavroz kadısının yeni bir uyarlaması olan Kadı oyunundan bahsediyor  o  zamanın   ki Antalya Devlet Tiyatrosu 1993-94 sezonunda açılmıştı… Her iki oyunda da benim de emeğim ve katkılarım olmuştu karınca kadarınca. Ankara’dan İstanbul’dan bir çok sanatçımız koşa koşa gelmişlerdi bu yüz akı oyunlarda görev Almaya. Mehmet Ali Kaptanlar, Musa Uzun, Ayşenil Şamlıoğlu, Rahmetli Mustafa Yavuz, yine Rahmetli Payidar Tüfekçioğlu, Rahmetli Mehmet Büyükağaoğlu, Reha Özcan, Yetkin Dikinciler, Nalan Yavuz, Yasemen Büyükağaoğlu, Süheyla hanım Devlet Tiyatromuzun Şimdiki Müdürü Alpay Aksum’un abisi İlker Aksum , Şener Kökkaya, Şenol Kaderoğlu,  Daha kimler kimler vardı…Hepsi de çok çok güzel insanlarımız. Bu gün o kalitede sanat eserleri sergilenmiyor olsa da iyi ki var Bu ödenekli Tiyatrolarımız. Çünkü bu bugün  böyledir de yarın çok daha iyi oyunları kotarabilirler. Tabii birazda genel rüzgarın esişi yön veriyor ne yazık ki…

         Yazarlar, Çizerler, Şairler, Ressamlar, Tiyatrocular, Operacılar, Dansçılar, Folklörcülerimiz, Adı bir başkanca bir sanat galerisine verilip bir başka başkanca silinen Ülkemiz çapındaki düşünürümüz ve ressamımız Fikret Otyam ustamız unutulup gitti mi ki? Bu iyi düşünüle derim.

        Sonuç olarak Yazmak bağırmaktır biraz da. Toplumlar onun çığlığına kulak verirler se gerçekleri kavrarlar. Gerçeği kavrayan toplumlarda bilinç aşamasına varmış demektir. Böylesi toplumlarda insanlar kolay kolay aldatılmazlar. Onbeş gün sonra yepyeni bir sanat köşesinde buluşmak dileğimle.

                                                                                                              Mehmet SEVİŞ