Antalya’da görev yapan renkli valiler arasındaydı önceki gün vefat eden Yılmaz Türktekin. 1980 askeri darbesi yönetimince atanan Vali Türktekin, 8 Ocak 1981 ile 2 Şubat 1984 tarihleri arasında Antalya’yı yönetti. Yılmaz Türktekin, sert mizaçlı ve disiplinli bir kamu yöneticiciydi. Eskiden valiler liyakat esasına göre atanırdı. Yılmaz Türktekin de Antalyalılar tarafında çok sevilen eski valiler Saim Çotur ve Alaaddin Yüksel gibi liyakat sahibiydiler, yani devletin valileriydi.

Eskiden Antalya’da siesta uygulanıyordu

Kovboy filmlerinde sıkça rastlarız siestaya. Sıcaktan perişan olmuş Meksikalıların bir köşede kestirdiklerini görürüz. Ekşi Sözlük’te siesta şöyle tarif ediliyor: “Siesta, öğle tatilinde insanların dinlenmek adına kısa aralıklarla uyumasıdır. Halk arasında bu uyuma kestirme olarak da tabir edilmektedir. Siesta bir İspanyol adeti olarak biliniyor” ‘Yavru Vatan’ olarak bildiğimiz Kuzey Kıbrıs’ta da siesta yaygın. Rumların yönetimindeki Güney Kıbrıs’ta da siesta uygulaması var.

Kamu kurumlarında 07.00-15.00 mesai yapılıyordu

Siesta Antalya’da da uygulandı uzun süre. Kamu kurumlarının mesai saatleri siestaya göre düzenleniyordu. Genellikle haziran ayı başından Eylül ayı sonuna kadar siesta uygulaması vardı. Kamu kurumlarında mesai sabah saat 07.00’da başlıyor, 15.00’da sona eriyordu. 1980 askeri darbesinden bir süre sonra Antalya Valiliği’ne atanan Yılmaz Türktekin dönemine kadar siesta uygulandı. Siastanın Antalya’da kaldırılmasının hikayesi de ilginç.

Vali Türktekin’i kızdıran imza kartonu

1981 yılının mayıs ayının ortalarında Vali Yılmaz Türktekin’in makamına çıkarılan imza kartonların birisinde Antalya’da siesta uygulamasının olurunu içeren resmi yazıydı. Yani Vali Türktekin olur diye imzalarsa siesta devam edecekti. Şaşırır Vali Türktekin siesta oluru bekleyen resmi yazıyı görünce görünce. Yazı İşleri Müdürü’nü çağırıp ne olduğunu sorar. Uygulamayı duyunca da kükrer, “Ne demekmiş efendim siesta. Nereden çıktı bu saçmalık” diye bağırarak imza kartonunu iade eder. Böylece Antalya’da siesta kaldırılır.

Antalya sahilleri henüz işgal edilmemişti

Antalya’da o yıllarda aşırı sıcaklara karşı siestanın uygulanması kamuda verimliliği artırma düşüncesinden kaynaklanıyordu. Çünkü ısıtma teknolojileri bugünkü gibi gelişmemişti. Kamu kurum ve kuruluşlarının binalarında ısı yalıtımı ile ilgili bir uygulama da söz konusu değildi. Antalya’da klima sayısı ise çok azdı. Çöl sıcaklarının hüküm sürdüğü Antalya’da kavurucu sıcaklarda görev yapmak olanaksızdı. O yıllarda Antalya sahilleri henüz işgal edilmemiş, kıyı kesiminde kaçak yapılaşma tam olarak başlamamıştı. Bu yüzden de Konyaaltı ve Lara sahilleri boştu. Yani sahillerden gerçek sahibi halk rahatlıkla yararlanıyordu.

Sahillerde kamu kurumlarının kamp tesisleri vardı

Antalya halkı sahibi olduğu sahillerden rahatlıkla yararlanırken, kamu kurumları da çalışanlarına kamp tesislerinden yararlanma olanağı yaratıyordu.  Karayolları, Devlet Su İşleri, Topraksu, Defterdarlık, Emniyet Müdürlüğü, İl Özel İdaresi, Antalya Belediyesi başta olmak üzere kamu kurumları Konyaaltı ve Lara sahillerinde kamp tesisleri oluşturmuşlardı. Müdür ve üst yönetim kademesinde olanlar, diğerlerine göre daha büyük ve daha görkemli oba denilen barakalarda tüm yaz sezonu boyunca, alt kademe olarak görülen memurlar ise kurayla ve sırayla 15’er günlük periyodlarla yararlanıyordu yazlık tesislerden.  Kurumların servis araçları çalışanların zamanında mesaiye yetişmesi sabah ve mesaiden sonra siesta yapması için görev yapıyordu.

Resmi araç saltanatı o yıllarda da vardı.

Acı ama değişmez gerçek şimdi olduğu gibi o yıllarda da inanılmaz bir resmi araç saltanatı vardı. Müdür beylerin eşlerinin devletin araçlarını konken günlerinde ve çay partilerinde babalarından kalan miras gibi kullandıkları gözleniyordu. Bu resmi araç saltanatına karşı Antalya yerel basını ki o yıllarda iktidarın yalakalığına savunan yoktu, bu durumu. “Maydanoz almak için Lara’dan kent merkezine gelip gidiyor” haberleriyle tepki gösteriyordu. Günümüzde siesta yok ama resmi araç saltanı katlanarak hüküm sürüyor.