Çocukluğum Hıristiyan mahallesinde geçti. Evimiz, Meryem Ana Kilisesi’ne çok yakındı. Hıristiyan Okul ve mahalle arkadaşlarımın evleri de benim ev kadar Meryem Ana Kilisesi’ne uzaklıktaydı. Belirli sokaklarda yaşıyorlardı. Evimiz eski bir Ermeni eviydi.

Ortada fıskiyeli havuz, batısında küçük bir bahçe ve bahçede rengârenk güller yetişirdi. Ben en çok 7 verenleri severdim. Farklı renkleri, farklı kokuları vardı. Hepsi tek gövdeye bağlı, aynı toprağın gülü olmalarına rağmen, renkleri farklı, kokuları ayrıydı.

Tıpkı Ermeniler, Süryaniler, Kürtler gibi…

Çok az Türk vardı okulumuzda, olanlar da memur çocuklarından oluşuyordu. Kentimizin sanatkar ve tüccarları gayri Müslimlerden oluşuyordu. Zor yıllardı Doğu’da yaşayanlar için. Anadolu’nun batısına göre ulaşım, sağlık, eğitim problemi olan bir kentti.

Tüm zorluklarına rağmen halkın çoğu günümüze göre daha çağdaş daha medeni, daha insaniydi…

Aramızda dil, din, mezhep farklılığı hiçbir zaman olmadı. Kimse, Ermeniler, Hristiyanlar bizden değildir, diye hakaret etmez edemezdi.

Çok ayıptı…

İnsanlık suçuydu…

Kentin en önemli zanaatkârlarıydı onlar. Bakırcı Aziz usta, derici Tekin usta(Coşkun Sabah’ın babası), Sami Hazinses,( Samuel Agop Uluçyan) o yılların tanınmış isimleriydi. O yıllarda hepimiz Kürt, hepimiz Ermeni, hepimiz Süryani ve hepimiz Türk’tük…

Ara Güler’in kimliğine bir bakalım. Ermeni uşağı diye hakaret eden kalemiyle ruhunu köreltmiş İnsan müsveddeleri, acaba Ara Güler’in kimliğini hatırlayınca, neler hissettiklerini merak etmiyor değilim. Vardır bu satılmışların mutlak bir insani olmayan savunmaları…

ARA GÜLER, Türkiye’de yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisidir. 60. sanat yılını geride bırakmış olan, Ermeni asıllı Türk fotoğraf sanatçısı ve foto-muhabir.

Ara Güler 16 Ağustos 1928’de Beyoğlu, İstanbul’da doğdu. Tam adı Aram Güleryan’dır. Annesinin adı Verjin’dir. Eczacı olan babası “Dacat Güler” Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi, Yaycı Köyü’nden 6 yaşındayken okumak için İstanbul’a gelmiş…

Yıllar geçti…

Fidan halinde olan çınarlar büyüdü..

Mevsimler geçti, çınarlar yaprak dökerken bir bir, kaybettik değerleri…

Ara Güler’i, Sami Hazines’i, Ahmet Arif’i…

Kimi eceliyle ölürken, kalanları da biz öldürdük vahşice, barış elçisi Hrant Dink gibi…

Küfrettik Ermeniler’e, kötülük simgesi haline getirdik..

Unuttuk onların 7 veren gülerin farklı renk olduğunu,

Unuttuk kokularını, hatta koklamayı unuttuk.

Unuttuk Ara Güler’leri..

Ölünce hatırladık ülkenin değerlerini…

Utandık… mı?