Arthur Adamov, yazdıkları oyunlar çok konuşulan ve benimde okumaktan keyif aldığım değerli bir Fransız yazardır. Hayatını okuduğunuzda sizde benim gibi etkileneceksiniz. Arthur Adamov (1908-1970) Rus asıllı Fransız oyun yazarı. Önce­leri Uyumsuzluk tiyatrosunun önde gelen uygulayıcılarından iken, son döneminde Brecht’in tiyatro kuramı­na yakın ürünler vermiştir. Kafkasya’da, Kislovodsk’ta doğdu. Zengin bir Ermeni işadamının oğluydu. Ailesi ile birlikte 1912’de Rusya’dan ayrıldı. Cenevre, Mainz ve Paris’te öğre­nim gördü. 1924’te Paris’e yerleşti. Gerçeküstücü sanatçılarla dost oldu. Discontinuite dergisini yönetti, bu dergide şiirlerini yayımladı. 1938’de zihinsel bir rahatsızlık geçirerek dergiden ayrıldı ve şiir yazmayı bıraktı. II. Dünya Savaşı yıllarında bir süre Fransa’daki Argeles Toplama Kampı’nda kaldı. 1947’de yeniden yazmaya başladı. Antonin Artaud’nun “Vah­şet tiyatrosu” kuramından etkilendi. “Uyumsuzluk tiyatrosu” doğrultusunda ürünler verdi. 1957’de yaz­dığı Paolo Paoli ile başlayan ikinci döneminde Epik tiyatroya ve Brecht öğretisine yakınlaştı. Oyunlarının yanı sıra, çevirileri, uyarlamaları ve bir oyunlaştırma çalışması vardır. 16 Mart 1970’te, Paris’te öldü. İlk oyunu La Parodie, Artaud’nun yoğun izlerini taşıyordu. Yazar bu oyunda, insanın, yalnızlığını, başkalarıyla iletişim kuramayışını konu edindi. Yaşa­mın anlamsızlığım, yaşama anlam kazandırma çabala­rının boşunalığını öne süren Adamov, L’Invasion’dâ da aynı temayı sürdürdü. Oyunun adı, insanın içsel olarak “istila” edilmişliğini de vurguluyordu. Oyun­da, bir yazar ölen başka bir yazarın yapıtlarını toparlamaya çalışırken yaptığı işin anlamsızlığı, dünyanın saçmalığı ve düzendışılığı sonucuna varır. Umutsuzluğun vurgulandığı bu oyun, bir yandan varoluşçu felsefenin, bir yandan da savaş sonrası bunalımının izlerini taşıyordu. Adamov’un oyunların­da dış aksiyon (hareketlilik süreci) yapıyı bütünselleştiren önemli bir etkendir. Bu açıdan çağdaşları Genet, lonesco ve Beckett ile aynı bağlamda yer alır. Ancak, yazarın birinci dönem oyunlarında, konu ve işleyiş açısından Strindberg ve Kafka’nın etkileri de görülür. 1954’te yazdığı Ping Pong oyunundan sonra Adamov siyasal konulara yönelir. Ama bu, dolaysız bir siyasallaşma değildir. Fantastik ve grotesk öğeler bundan sonraki oyunlarında da önemli bir yer tuta­caktır. 1957’de yazdığı Paolo Paoli ile birlikte ikinci dönemi başlar. Uyumsuzluk tiyatrosundan uzaklaş­maya, Brecht’in Epik tiyatro kuramına yönelmeye başlamıştır. Bu oyun, I. Dünya Savaşı öncesi Fransız toplumunun eleştirisidir. Bir yandan, insan ilişkilerin­deki yapaylık, çıkarcılık suçlanırken, bir yandan da kapitalist toplum düzeni bu çöküntünün nedeni olarak sunulmaktadır. Oyunda, savaşı hazırlayan ko­şullar bu etkileşimin çerçevesinde değerlendirilir. 1958’de De Gaulle’ün yeni anayasa kampanyasına karşı yazdığı kısa oyunlarda alegorik bir anlatım görülür. Adamov, Gogol’ün Ölü Canlar romanını oyun­laştırdı. Dostoyevski, Carl Gustav Jung ve Rilke’den çeviriler yaptı. Christopher Marlowe,Georg Büchner, Strindberg, Anton Çehov, Maksim Gorki’nin oyunla­rını uyarladı. Yanı sıra, 1946’da yayımladığı L’Avcu’ de (“İtiraf”), 1938-1943 yıllarım kapsayan anılarını yazdı. Burada gerçeküstücülerle ilişkilerini, dergi yöneticiliğini, geçirdiği bunalımı ve düşüncesindeki tanrıtanımazlığa ve anlam kargaşalığına doğru olan gelişimi anlattı. Tiyatro üstüne yazılarını Ici et Maintenant (“Burada ve Şimdi”) kitabında topladı. G. Bourgin ile birlikte Anthologie de la Commune (“Paris Komünü”) adlı bir inceleme yayımladı. Uyumsuzluk tiyatrosundan Epik tiyatroya, va­roluşçu düşünceden Mancist düşünceye yönelen Adamov’un oyunlarında sosyal protesto öğesi belirgindir. Kesin anlam arayışını bütün oyunlarında sürdüren yazar, çağdaş tiyatronun en ilginç isimleri arasında gösterilir.