Öncelikle demokrasinin ne olduğunu tanımını ortaya koymak gerekir. Her ülkeye göre farklı demokrasi olmaz ve olamaz. Bunun adına demokrasi denemez.  Demokrasi sözünün etimolojik kökeni “demos” (halk) ve “kratos” (egemenlik) kelimelerine dayalıdır.  Kısaca demokrasi,  halkın egemenliği demektir. Demokraside egemenliğin gerçek sahibi “birey” ve nihayetinde, bir devlet sınırları içerisinde yaşayan “halk ”tır. Demokrasi, yüzyıllar boyunca insanlığın hep ideali olmuş, ancak günümüze değin bir “fantazma” olmanın ötesine gidememiştir. Demokrasinin gerçek anlamı, insanlık tarihi boyunca çarpıtılarak anlam erozyonuna ve yorum enflasyonuna uğratılmıştır. Tarihte en katı otokratik rejimler bile demokrasi kelimesini kendilerine yakıştırabilmişlerdir.

Bugün çok özendiğimiz çağdaş batı demokrasileri de maalesef gerçek demokrasinin özüne ve ruhuna tümüyle uygun değildir. Gerçek demokrasi, şüphesiz, bir fazilet rejimidir. Ancak, çağdaş batı ülkeleri demokrasi yolunda çok önemli mesafeler almakla birlikte, bugünkü haliyle bir fazilet rejimi olmaktan çok uzaktırlar.

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.

Bu köşe yazımda küçük bir hikâye anlatacağım. Bu hikâyeden edinen dersi siz okuyuculara bırakıyorum. Hikâyem sadece kısadan hisse…

“Güney Amerika’da demokrasi vaadi ile iktidara gelen bir diktatör, üç gazete dışında bütün basını ya satın almış ya baskıyla susturmuş. Ortalık yangın yerine döndüğü halde bu üç gazete dışında en ufak eleştiri yapan yokmuş.

Son olarak o üç gazeteye haber göndermiş diktatör ve “Yarın da beni eleştirirseniz hepinizi tutuklatırım!” demiş.

Ertesi gün gazeteleri merakla incelemiş.

Birinin manşetinde, ağlayan kirli pasaklı bir çocuk karikatürü, ikinciye bakmış, manşetinde, bir yangın karikatürü ve üçüncüde de bir genelev karikatürü…

Bir anlam verememiş diktatör ve başdanışmanını çağırıp bunların ne anlama geldiğini sormuş.

Danışman, “Sanırım çok organize bir durumla karşı karşıyayız efendim!” demiş ve gazetelerin sırasını değiştirip, yangın karikatürünü başa, genelevi ikinci sıraya, pasaklı çocuğu da üçüncü sıraya koyduktan sonra konuşmayı sürdürmüş, “Üç gazeteyi bir arada inceleyince mesaj çok açık YAKTIN BİZİ O.ÇOCUĞU!” diyorlar.

Evet, bir ülkede gerçek basın mensupları varsa, onlar eleştirmenin bir yolunu mutlaka bulur.

Gerçek basın yoksa, zaten o ülkede demokrasiden bahsedilemez.

ANLAYANLARA SİVRİSİNEK SAZ ANLAMAYANLARA DAVUL ZURNA BİLE AZ…

Demokrasi günleri görme dileğiyle…