https://antalyaningundemi.com/wp-content/uploads/2020/02/FUL.jpg LÜKS DUBLEKS DAİRE SAHİBİ OLMAK İSTER MİSİZ? O HALDE HEMEN LİNKİ TIKLAYIN: https://www.kisa.link/MRPC 

Günümüzde sosyal baskı ve medya etkisiyle önemli bir değer ölçüsü haline gelmiş olan ‘’ince bir bedene sahip olmak’’ çoğu genç kadının hayali olmuş, uzun, yorucu ve çoğu içinse aşılamaz bir hedef haline gelmiştir.

Bu hedefe ulaşmak için öncelikle çok ağır çoğunlukla uzmanına danışılmadan yapılan spor programları ve psikolojik durumu değerlendirilmeden, vücudunu tanımadan bildiği veya bilmediği besinlerle hazırlanmış genellikle çok düşük kalorili diyet programlarını uygulamak. Mümkünse en popüler ve zayıf ünlüler tarafından yapılmış olanından…

Sağlığımızın temeli ve bir bilim dalı olan beslenme günümüzde popüler kültürün bir parçası olmuş ve konu hakkında uzmanı olan olmayan her kesimin bilimselliği ve gerçekliği olmayan önerilerde bulunabildiği bir dal haline gelmiştir.

Oysaki beslenme

kimya, fizik, mikrobiyoloji, enzimoloji, tarım, tıp gibi bilimlerin bir sentezidir.

Yetişkinlik döneminde görülen birçok kronik hastalığın, anne karnında başlayan, anne sütü eksikliği ile birlikte yaşam boyu süren yetersiz ve dengesiz beslenmenin sonucu olarak ortaya çıktığı düşünüldüğüne göre doğurganlık çağında olan kadınların 1 haftada 10 kg verilecek diyet listeleri uygularken bir daha düşünmelerini öneririm.

Yetersiz ve dengesiz beslenme çocukluk döneminde başlayıp, adölesan dönemle devam eden  diş  çürükleri,  kanser,  kardiyovasküler  hastalıklar,  obezite,  diyabet  ve  osteoporoz oluşumunda   büyük   rol   oynayarak,   bireyi   hastalığa   açık   hale   getirmektedir.  Gençlik yetişkinliğe geçiş dönemi olduğu için, büyümede birden bire görülen hızlanma vücut kitlesinde ani artışlara sebep olabilir. Bu nedenle genç bedenler hareketlerini artırdığı ve yeterli (miktar) dengeli( 4 besin grubu olan süt ve süt ürünleri, et kuru baklagil ve yumurta grubu, meyve sebze grubu ve ekmek tahıl grubu)  beslenmeye  dikkat  ettiği  sürece  kasların gücü artar ve şişmanlık olasılığı azalır.  Kişiyi  aç  bırakan  ve  dengesiz beslenmeye mahkum ederek zayıflamayı öneren diyetler  büyüme  ve  gelişmeyi, okul başarı ve sağlığını olumsuz etkiler   ve   tedavisi   zor hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle

çocuğunuzun veya kendinizin kilo kontrolünü sağlarken öncelikle bir hekime sonra hekim kontrolünde bir diyetisyene danışmalısınız.

Popüler diyet tavsiyelerinde en çok duyduğumuz ve bu diyetlerin korkulu rüyası olan karbonhidratlar ve glutenin kilo aldırdığı inanışı geliyor.

Karbonhidratlar kilo almanıza neden oluyor, değil mi? Bu düşüncenin altında karbonhidratların organizmada glikoza çevrilerek insülin salınımını uyardığı, bunun da fazla enerjinin yağ olarak depolamasına yol açtığı inancı yatıyor. Ancak, karbonhidratların yanı sıra besinlerdeki protein ve yağlar da insülin salınımını uyarıyor.

Aslında, herhangi bir besinden alınan fazla enerji kişinin kilo almasına neden olabiliyor.

Her besin öğesinin metabolizması farklıdır fakat hepsi birlikte bir denge içindedir ve birbiriyle bağlantılıdır. Karbonhidrat kilo aldırır cümlesini kurmak kadar basit bir süreç değildir bu nedenle beslenme tavsiyesi aldığınız kişinin iyi bir biyokimya bilgisi olup olmadığından emin olun.

Glutensiz beslen kilo ver (!)

Kilo vermek için ‘’glutensiz’’ gıdalara bel bağlamak son yıllarda bir moda haline geldi Toplumun yanlış yönlendirilmesi sonucu ortaya çıkan gluten intoleransı (Gluten enteropatisi) sadece gaz, şişkinlik kilo verememek gibi basit semptomları olan bir durum değil. Toplumun

%1-2’sinde görülen gluten intoleransı (çölyak hastalığı) ince bağırsak mukozasının tutulumu ile karakterize olup gluten içeren besinlerin alımından sonra glutenin bir parçası olan GLİADİN ‘e intoleransı sonucu ortaya çıkar. Hasarlı ince bağırsak mukozasından dolayı diyetteki birçok besin maddesinin emilimi bozulur.

Yukarıda saydığım semptomlar gluten intoleransında görülüyor evet. Fakat daha ciddi olan Halsizlik, Ağırlık kaybı, Steatore (yağlı dışkı), Anemi (kansızlık), Prefiral ödem, Tetani (endokrin salgı sisteminin düzensiz çalışması ve kandaki kalsiyum oranının düşmesine bağlı olarak kasların sürekli seyrimesi), Rikets (metabolik kemik hastalığı), Hipoprotrombinemia (Protrombin konsantrasyonunun kanda düşük olması) da semptomlar arasında. Yani eğer gluten intoleransınız varsa durum şişkinlik kadar basit değil.

Glutensiz beslendiğinde kilo verdiğini düşünen kişiler aslında gluten içerikli besinler tüketmediklerinden (ekmek, makarna, bulgur gibi) değil bu besinleri çıkardıklarında kaloriyi azalttıkları için kilo vermektedirler.

Glutensiz ürünler glutenli ürünlere oranla daha fazla yağ içerirler . Bu yağlar glutene özgü kıvam, esneklik ve kaynaşma gibi özelliklerin yokluğunu telafi etmek için eklenir. Glutensiz ürünlerin glisemik indeksi glutenli ürünlere kıyasla daha yüksektir. Son olarak gluten eksikliği gastrik boşalmayı hızlandırdığı için tokluk hissinin kısa sürmesine neden olur. Bu nedenle glutensiz ürünler sadece çölyak hastalarına uygun bir diyet oluşturmada işe yarar ve glutensiz beslenmenin daha sağlıklı olduğunu ve kilo vermeyi kolaylaştırdığını düşünmek çölyak hastalığını sıradanlaştıran tehlikeli bir hatadır.

Özetle beslenme bir bilimdir kişisel görüşe, inanışlara göre değil bilimsel verilere göre değerlendirilmelidir.