27.02.2018

 

 

Bu hafta için bahsetmek istediğim çok konu birikti. Evrensel yaşamın içinde bilimsellik ve insanlar şimdilerin en popüler konusu olmuş gibi geldi.

Bilim için kendi yaşamını adayan insanlar vardır. Bunlara ister bilim adamı isterse bilim kadını deyin çünkü bilimin açıkladığı konular cinsellik ile ayrışım sağlamaz. Fakat ayrışan nokta ise düşünce özgürlüklerini savunan biri olarak her bir doğru bildiğimiz duygu ve düşüncemizi her ne kadar bilimsel verilere dayandırıyor olsak bile açıklarken, başka bir bilim insanının bu düşünceleri kabul etmemesi durumunda kendimi oluşan farklılığın nedenini düşünüyor buluyorum. Ben bir bilim insanı değilim. Ama bende araştırıyor ve mantığımın bana vermiş olduğu bilgi ölçeğinde düşünce özgürlüğü sayesinde bir fikir beyan ettiğimde gerçekliği benim deneyimlerim ile doğru orantılı bir karar olarak gözüken durum, bu iki bilim insanının vermiş oldukları iki zıt karar doğrultusunda benim yaşam kalitem ile doğru orantılı daha mantıklı gelmiyor.

İşin diğer bir boyutu da daha öce yapılmış o zamanların şartlarına uygun verilmiş kararların bir sonraki döneme ve bilimsel araştırmalara göre gösterdiği değişikliklerin hızlı bir şekilde kabul edilmesi ve yenilenmesidir. Durum hava raporlarına dönmüş gibi yağış ihtimali var demek ile kesin yağış olacak demek arasındaki farkını bir değişik olarak söylemek gerekirse, bölgesel olarak yağışlar görülecek demek gibi bir şey… Kısaca ıslanacaksın ama bugün ama yarın, sonuç bilimsel verilere dayanıyor…

Kişisel gelişim güzel bir yaklaşım biçimi, çocukluktan beri zaten her bir birey kişisel olarak kendini geliştiriyor. Biri doktor oluyor bir çoban fark yok bence… Çünkü aralarında meydana gelen kültürel farkındalık ile bireylerin insan oluşu değişmiyor… Ama hiç beklenmedik bir yerden de doktor olma yolunda toplumun bireyleri çıkabiliyor…

Bilimsel olması bizim sorgulamamızı değiştirmemeli, fakat sadece karşıt bir görüş sunmak için bile olsa o çalışmalara gölge getirilmemeli…

Bilimsel bir veri paylaşmak isterim. Bir bana sorulmuş bir sorudan sizler ile paylaşmak isterim. Okul dönemlerinde şu soru sorulmuştu. Yağmur yağarken koşan adam mı yoksa yürüyen insan mı daha çok ıslanır. Düşünce olarak ilk cevap olarak yürüyen demek en doğru cevap geliyor değil mi. İşin aslı ise şu; Yürüyen insan sadece kendi üzerine çektiği kadar ıslanıyor. Koşan insan ise koşma eyleminden dolayı oluşturduğu elektrik akımı ile daha çok yağmuru üzerine çektiği için koşan insan daha çok ıslanır cevabına ulaşmıştım.

Dediğim gibi kesinlikle ıslanıyorsunuz…