Önceki gün gazeteye geldiğimde, patronum ile haber müdürüm üzgündü.

Nedenini anlamadım ama bir şeyler olduğu belli idi.

Gazetecilik işte.

Öyle uzun boylu bir geçmişim de yok bu meslekte.

Haberlere gidip geldikçe tanıyorum meslektaşları.

Genç, yaşlı, erkek, kadın…

Evet,  önceki gün gazeteye gittiğimdeki olayı sonradan öğrendim.

Meslektaşlarımızdan, yüzünü hiç görmediğim, tanışma fırsatımız olmayan Mustafa Terzioğlu yaşamını yitirmişti.

Tanımasam da, görmesem de anlatılanlara göre sevilen bir meslektaşımızmış.

Dün de Muratpaşa Cami’nde cenaze töreni vardı.

Bir ara bahçenin bir kenarına çekildim ve meslekteki günlerimi gözümün önünden geçirdim az da olsa zaman.

Orada bulunan ve aradan yıllar geçtikten sonra şu abi ile tanıştım, şu ablayı görmüştüm diyeceğim anılara sahip oldum.

Evet, Muratpaşa Cami’nin bahçesi Mustafa Terzioğlu’nun cenaze namazı için doluydu.

Meslektaşlarına son görevlerini, daha doğrusu veda etmek için gelen gazetecilerle doluydu.

Namaz kılındı, ardından da son yolculuğuna uğurlandı Mustafa Terzioğlu…

Tanımasam da, yüzünü görmemiş olsam da, üzerime büyük bir hüzün çöktü.

İşte o zaman anladım gazetecilerin, meslektaşlarını uğurlarken neden bu kadar üzüldüklerini.

Yıllarını yaşamışlardı Terzioğlu ile.

Yıllarca aynı yollarda yürümüşlerdi Terzioğlu ile.

Nur içinde yatsın.

Gazetecilerin başı sağolsun.

Her ne kadar tanımasam da…