Günümüzde Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, belki de birincisi gıda güvenliği. Güvenilir, sağlıklı gıdaya erişim konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Yakın geçmişte bizi yöneten siyasetçilerin övünerek sık sık tekrarladığı, “Gıdada, kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden biri” değiliz. Ne yazık ki değiliz.

Şu anda iktidar sık sık, dış güçlerin Türkiye’ye istediklerini yaptırabilmek için ekonomik ambargo uyguladıklarını, döviz kurları ile oynadıklarından şikayetçi. Özellikle gıda fiyatlarındaki artışı bu tavırla ilişkilendiriyorlar.

Diyelim ki haklılar. Türkiye’de buna uygun bir zemin yok mu? Ne yazık ki 1980 sonrası IMF, Dünya Bankası, AB’nin istemi doğrultusunda tarımda böyle bir ortam yaratılmadı mı?

Malum hayvancılık çoktan bitirildi. Üzerine hububatta, nüfus artışına rağmen ciddi düşüş var. Ukrayna’dan, Rusya’dan buğday alıp hem iç piyasaya veriyoruz. Hem de bundan un yapıp dışarıya satıyoruz.

Bir zamanlar üretim fazlası olduğu için tüketilsin diye televizyonda rahmetli Prof. Dr. Ayşe Baysal’ın aylarca faydasını anlattığı mercimek yok. Bakkal, market raflarında Kanada mercimeği var. Nohutta öyle. Börülce bile Güney Amerika ülkesi Peru’dan geliyor. Fasulyelerimiz Asya kökenli

Bunları alabilmek için dövize ihtiyacımız var. O da ülke olarak bizde yok. Borçlanmak zorundayız.

Böyle bir ortamda bizi sıkıştıranlara, “Bizi açlıkla terbiye edemezsiniz. Biz kendi kendimize yeteriz” diyebilir miyiz? Yanıt belli.

Bütün bunların üstüne dışarıdan aldığımız yiyeceklerin sağlıklı olup olmadığı da tartışmalı. GDO’lu olup olmadığından, kimyasal kalıntılar olup olmadığından emin değiliz. Ayrıca tadı da bizim damağımıza uygun değil.

Böylesi olumsuz ortama direnen, “Biz buna layık değiliz” diyenler var. En bilinen örnek Tunceli’nin Ovacık İlçesi’nin Komünist Partili Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu. Maçoğlu, üreticilerle birlikte ilçesinde başta nohut, fasulye olmak üzere bakliyat üretiyor. Üretim aşamasında gönüllüler görev yapıyor.

Belediyenin desteği ile yerli tohum başta olmak üzere birçok organik tarım ürünü yetiştiriliyor. Suni gübre, ilaç v.b kullanmak yasak. Ve çok daha ucuza halka sunuluyor. Bir başka önemli yönü de toplumsal dayanışmayı ön plana çıkaran bir üretim tarzının olması.

Edinilen gelirin bir bölümü öğrencilere burs olarak veriliyor. Belediye’nin üretimi ile şimdiye kadar yüzlerce öğrenci burs aldı. İlçedeki gençler iş olanaklarından yararlanıyor.

Türk tarımının kurtuluşu Ovacık gibi örneklerin ülke genelinde yaygınlaşmasında. Keşke Antalya’da Elmalı, Korkuteli gibi yüksek rakımlı ilçelerde benzerleri olabilse.

Türkiye’de Ovacık Belediyesi’nin organik, ucuz bakliyatlarına ilgi giderek artıyor. Şu günlerde Başkan Maçoğlu’nun da katılımıyla kuru fasulye hasadı başladı. Başkan Maçoğlu, Türkiye’nin dört bir yanına kargo ile ürün gönderdiklerini, ilçeden her ün bir kamyonun yola çıktığını söylüyor. Kargo ile ürün dağıtımının talepleri karşılayamadığını belirten Maçoğlu, “İstanbul Gazi Mahallesi ve Göztepe’de iki organik ürün marketi açtık. Maltepe, Kadıköy ve Bakırköy belediyeleri ile görüşmeler yaptık. Yakın zamanda bize yer sağlayacaklar ve marketler açacağız. Ankara ve İzmir’de de organik market açacağız” diyor.

Buradan Antalya’daki belediye başkanlarına çağrımız var. Özellikle Muratpaşa ve Konyaaltı’na.  Organik market açılması için Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ile temasa geçsinler. Yerli ve organik nohut ve fasulyeden bizi mahrum bırakmasınlar.