Bosna da yaşayan yaşadığı civarda meşhur olan, herkesin tanıdığı hiç ayık gezmeyen Mestane adında biri vardı. Mestane her gün içer, çevresini rahatsız eder ve her gün herkes ondan şikayet ederdi. Mestaneyi  yolda görseler yolunu değiştirirler, adını duysalar ondan illallah ettik derlerdi. Mestane bir gün köyün muhtarının kapısını çaldı, muhtar kapıyı açtı mestane telaşlı bir şekilde, “muhtar” dedi. “Muhtar ben bu gece rüyamda Resululallah’ı gördüm. Resulullah (a.s.) beni yakamdan öyle bir tuttu, öyle bir salladı ki, “Mestane yeter artık ne bu halin Mestane! kendine gel çabuk. Bana geliyorsun seni bekliyorum” dedi. “Muhtar beni ne olur Medine’ye götür, Allah aşkına beni Medine’ye götür.” Muhtar Mestane’nin sadece içki parası almak için bir hikaye uydurduğunu düşündü ve başına bela olmasın diye cebinden 3-5 kuruş çıkardı Mestane’ye verdi Mestane de muhtara “Ben para istemiyorum muhtar, ben peygamberimi gördüm, peygamberim beni çağırdı,  beni Medine’ye  götür. Sen bu köyün muhtarısın bu köyün emrisin ne yap ne et beni Medine’ye götür. Bak muhtar, beni bilirsin camınızı, tavanını, çerçeveni yıkarım, kırarım.  Beni Medine’ye götür muhtar” dedi. Köydeki herkesi gezdi ben peygamberimi gördüm peygamberim beni  çağırdı ne olur beni Medine’ye götürün diye herkese yalvardı, ama maalesef köydeki herkes muhtar gibi düşünüp Mestane’nin  cebine 3-5 kuruş koyup başlarına bela olmasın diye başından savdılar. Mestane paraları aldıktan sonra baktı ki ben bu parayla Medine’ye gidemem dedi çaresizce tekrar muhtara gitti. “Muhtar”  dedi “Beni Medine’ye götür ne olursun, Muhammed’im  beni çağırıyor. Beni Medine’ye götür” diye muhtara yalvardı. Muhtar olayın ciddiyetinin farkına varınca baktığı 4-5 ineği satıp Mestane ile hacca gitmeye karar verdi. Mestane ile muhtar önce Medine’ye gider. Kafile ile Medine’ye vardıklarında otobüs Medine’de otelin önünde durunca Mestane hemen otobüsten fırladı ve birinin kolundan tutup “peygamber nerede?”dedi, “Resulullah nerede?, HZ. Muhammed nerede?” dedi. Karşısındaki sorusundan anladı ve “bu taraftan, buradan” diyerek Mescid-i  Nebi’yi  gösterdi. Mestane birden oraya doğru koşmaya başladı, muhtar arkasından bağırıyor “Mestane valizlerimiz burada, odalarımıza yerleşelim sonra gideriz” ama Mestane dinlemiyor, muhtar peşinden koşuyor, yer bilmiyorlar yurt bilmiyorlar birbirlerini kaybetmesinler diye Mestane önde muhtar arkada koşturuyorlar. Mestane Mescid-i Nebi’yi sarmalayan duvarlardan girince  koyuverdi en öne doğru gitti ve dedi ki “Ya Resulullah ben geldim, sen gel dedin ve geldim. Bir yolunu buldum sana  geldim ya Resulallah” ve ne hikmettir ki Mescid-i Nevebi, deki görevliler ses çıkarılmasına izin vermezdi edep derlerdi edep-i hacim derlerdi ama kimse Mestaneye karışmadı hac döneminde Mescidi-i Nevebi’deki o yeşil halıların bulunduğu cennet bahçesi denilen bir yer var Allah’ım bir gün herkese nasip etsin oraya gitmeyi. O yerde namaz kılmak en önemli şeylerden biridir ama hac zamanı özellikle öyle kalabalık olur ki ve denilene göre orada 2 rekat namaz kılmak için saatlerce beklemek gerekiyor ve çoğu kişiye sıra gelmiyor. Mestane bakıyor onlara ve diyor ki “ben aç değilim, ben iyiyim, beni çıkarmayın” diyor ve polisler “olmaz” diyor Mestane “ne olursunuz, ben iyiyim beni ondan ayırmayın, ben onun misafiriyim, beni o davet etti” “tamam” diyorlar, “yemeğini ye yine gel”  Mestane “hayır” diyor “beni ondan ayırmayın, ben aç değilim, ben iyiyim” diyor ve polisler emir aldıkları için Mestane’nin kollarından bacaklarından tutup çekmeye çalışıyorlar. Mestane parmaklıklardan tutuyor ama 3-4  kişi çekince bir şey yapamıyor  tam müminlerin esselamualeyke ya Resulullah dedikleri sırada Mestane kafasını çeviriyor Allah Resulünün kabrinin olduğu tarafa “ya Resulüllah  beni sen çağırmadın mı ya Resulüllah senin türbedarlarının benden haberi yok mu beni senden ayırıyorlar ya Resulüllah beni sen çağırmadın mı” derken tam o anda polislerin elinde Mestane ruhunu teslim ediyor orada bir arbede yaşanıyor Mestane’yi mermere yatırıyorlar ve birisi ben doktorum diyor kalp masajı yapıyor ve muhtar yanında gözyaşları içinde ve Mestane ruhunu hakka teslim ediyor ve Mestane yüzünde bir tebessüm, güldü gülecek. Sen ey kardeşim! Sen neyi bekliyorsun, ne zaman düzeleceksin, ne zaman düştüğün yerden kalkacaksın. Bak Allah her zaman seninle birlikte yapamam edemem deme  sakın. Zamanını bekliyorum gelecek deme,  ne zaman gelecek? Öldün öleceksin farkında değilsin.  Ne yapacağını bilmiyor musun? Ezanlar okunuyor duymuyor musun? Bekletme Rabbini. Bekletme Resülullah’ı.  Belki de seni de seccadenin başında bekliyor. (Alıntı)