Yıllar önce Diyarbakır Orta Okulu 2. sınıftaydım. Her yıl yapılan yılsonu aktivitelerinde okulumuz münazara (Herhangi bir konu üzerinde zıt düşüncelerin karşılıklı olarak savunulması) yapma kararı aldı ve 2 gurup oluşturdu. Konu (BÜYÜK İNSANLAR MI BÜYÜK OLAYLARI YARATIR, BÜYÜK OLAYLAR MI BÜYÜK İNSANLARI YARATIR) şeklindeydi. Ben büyük olaylar, büyük insanları yaratır gurubun başkanı yani sözcüsü olarak oy birliği ile seçildim. Okulumuz Dünyaca ünlü Çin seddinden sonra dünyada 2. olan sur dibinde yapılmıştı. Aramızda en çok 300-500 metre vardı. Antik kentin girişi olan Urfakapı bu münazaramıza geçmişten geleceğe tanıklık edecekti.
Okulumuzun şimdiki okullar gibi her hangi bir salonu yoktu. Hatta kafeteryası bile. Sadece merdiven altında küçük bir kantini vardı. Bu nedenle birçok aktivitelerimizi arka bahçede yapardık. Bizim münazarada arka bahçede oldu. Seyircilerin oturma şansı olmadığından tartışmaları ayakta izlemek zorundaydı. Okulun giriş balkonu bizim için sahne oluşturmuştu.
Tartışma başladı karşılıklı örnekler vererek tezimizi karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorduk. İlk sözü karşı taraf aldı ve Fatih Sultan Mehmet ile İstanbul’un alınışını örnek alarak konuya girdi. Ben ise Fransız ihtilali ile konuya girerek Kralların halkı sömürdüğünden ülkede açlık, yoksulluğun had safhaya ulaştığını, hastalıkların birçok can aldığını örnek göstererek köylülerin ve küçük burjuvanın birleşerek krala karşı isyan ettiklerini anlatarak yaşanan Fransız ihtilalinin Karl Marks ve Marks felsefesini yarattığını, örnekleme ile söze başladım. Söz döndü dolaştı kurtuluş savaşımıza geldi. Emperyalist ülkelerin Osmanlıyı yok etme çabası, halkın bir avuç halkın bu işgale karşı çıktığını ve savaşmaya başladığını halkın direnişini örnek göstererek bu yaşanan olayın Mustafa Kemal Atatürk’ü yarattığını söyleyerek son noktayı koydum.
Bu örneklenmem bizi izleyenleri çok etkilemiş olacak ki en az 10 dakika alkışlandık. Öğretmenlerimiz bile avuçları kızarıncaya kadar alkışlamıştı bizi Okul Müdürü Cahit Bey mikrofonu alarak, kazananın belli olduğunu söylemişti.
Evet büyük olaylar büyük İnsanları yaratır….
Ülkede ekonomi dibe vurmuş,
Sanayi bitme noktasında…
Parası olan ülkeden kaçıyor…
Fakirlik, yoksulluk had safhada..
Saray kek yemeyi tavsiye ediyor…
İşte bu yaşanan olay İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara da Mansur Yavaş, İzmir’de, Tunç Soyer, Adana’da Zeydan Karalar Antalya’dan da MUHİTTİN BÖCEK halkın Başkanı oldu ve halk bir kahraman olabilme şansını verdi. Bu şansı iyi değerlendirmek için 5 yıllık bir zaman dilimi var.
Şu var ki başkanlar, egolarınızı bir an önce bir yana bırakarak yaşadıkları kenti iyi yönetmek zorundalar. Bunun için kadro oluştururken, adamına göre iş değil de işe göre adam almak. Yani seçimlerde hep yanımdaydı, bana çok emeği geçti, bizdendir, deyip politikacıların metreslerini, akrabalarını, alarak alakasız oldukları görevleri verirseniz, 5 yılın sonunda halka, partiye ve kendi inançlarınıza ihanet etmiş olursunuz. Tarihe geçme, iyi bir lider olma şansınızı da kaybetmiş olursunuz.
Bizden hatırlatması…
Mikrofon sizde…
Haydi hayırlısı…