Bağışlayın Cahilliğimi!

Bir resim galerisinden bir yağlı boya resim aldım. Seviniyorum ucuza buldum diye. Meğerse Serigrafi baskıymış. Yani ustaca bir kopya   reprediksiyon bile değil. Fabrikasyonmuş resmen. Bilen dostlar söylediler.

Ona rağmen seviyordum resmi.

Hani Atatürk’ü seversiniz de sonra bir gazetenin verdiği resmini çerçeveletip odanızın uygun bir yerine asarsınız ya işte öylesine seviniyordum yağlı boya olmamasına aldırmadan. Seviyordum Çünkü Fransız devrimini anlatıyordu resim. Bir meydan. Meydana açılan Bulvarlar ve sokaklar. Meydanda, bulvarlarda, sokaklarda kalabalıklar. Kalabalıklarda bir başıbozukluk, bir düzensizlik! Resimde kimi o tarafa gidiyor hızlı adımlarla kimi bu tarafa gidiyor. Kimi kavgaya tutuşmuş, kiminin elinde içki şişesi. Sevgilisinin beline sarılmış bir kadının saçları darmadağın rüzgarda. Erkeğin saçlarıysa Aslan yelesi!  Yırtarım dağları yürüyüşü adamda. Şapkaları var bir gurubun başında. Kıpır kıpır bir resim! Kimilerinin sol elleri havada. Kimilerinin ellerinde taş. Kimilerinin ellerinde kitaplar. Kimi sanki naralar atıyorlar. Dedim ya bir başıbozukluk var bu resimde. Bir Anarşizm var. Bir İsyan…

Dinleseniz sanki seslerini duyuvereceksiniz bu çılgınların. Ara sokakları sanki kesmeye başlamış insanlar. Oradakiler sanki daha sessiz yapıyorlar yapacakları işlerini. En azından benim algılamam böyle. Çığlık çığlığa, kavga kavgaya çeşit çeşit insan figürleri! Uzunu var, kısası var, Şişmanı var, cılızı var. Paltolusu, kabanlısı, Yırtık ceketlisi var. Sosyete görünümlüleri var. Şemsiyelisi, çantalısı çıt kırıldım tiplileri var. Hadi söyleyeyim fuhuş için müşteri bekleyen tipler bile var.

Yaa resimde de fahişe mi olurmuş diyeceksiniz haklı olarak da, laf işte benimkisi. Evime gelen misafirlerimden resme gözü ilişen kim varsa aynı benzetmeyi yapıyorlar. Demek ki resim dilince çok iyi vermiş ressam kelimeleri.

En baştan yazmıştım ya: Bağışlayın cahilliğimi.

Kaos yazıyordu resmin altında.

Ben: Karmakarışıklığı, başı bozukluğu, düzensizliği, isyanı, asiliği anlıyordum Kaos yazısından. Yanılmışım. Öyle değilmiş.

Gazetelerde okudum. Şeymiş benim evimin baş köşesine çerçeveletip astığım: Osurukmuş. Yaa! Kibarcasını da yazmış gazeteci:  Bağırsak gazıymış. Aşağılamaya bakar mısınız?

Kaos, Bağırsak gazı demekmiş. Adam Mahkeme huzurunda anlatmış vallahi. Gazetelerde okuyunca nasıl oldum anlatamam.

Geçtim.

Hanım mutfakta oyalanırken Çerçevedeki Bağırsak gazımın karşına geçtim, koltuğa oturdum, ayaklarımı kaldırdım hafiften,  şöyle bir sıktım kendimi zorrrttt. Ohhh. Dünya varmış.

Hanım koştu geldi mutfaktan. Ne oldu ne yırttın gene? Dedim popomu! Pozizyonumdan anladı zaten! Öyle bir bakış baktı ki bana! Açtı pencerelerimizi.

Dedim hanım şu benim Çerçevedeki resmin adıymış da. Tam ikincisi geliyordu ki koştum hemen vc. ye.

Ben ne zorluklar çektim o resmi alacağım diye oysa. Asgari -pardon en az ücretle çalışırken. Neredeyse iki maaşımı vermiştim. Verdiğim paraya mı yanayım? Yoksa kendi bağırsak gazımın beş para etmediğine mi? Allahın Profesörü! Küçük değil küçücük yapmalı bu adamın soy adını. Hatta minicik falan da olsa olur. Hatta bir de “ En” eklemeli o miniciğin başına ki iyice göze görünmez olsun.

Atsam atılmaz, satsam satılmaz. Elin oğlunda da o ne akıldır yarabbim? O şeyi çerçeveleyip satıyorlar bizim gibi cahillere! Bir de yüzde atmışımız cahil ha. Yok valla bunlar cambaz, cambaz. Baksana fabrikasyon ve çerçevelisi şeyin.

Allahım akıl fikir ver şuna cık cık cık deyip çıktı salondan hanım.

İşte o anda Rahmetli Aziz usta “ Biz bu boku niye yedik?” diye bir hikaye yazmış ve bizlere satmıştı bir zamanlar! Hemen gidip o kitabı bulup çerçeveletip onu da duvara asacağım.

Yetmez!

Aşık İhsani’ nindi galiba. “Çişi vardır git yarın gel dediler” şiirini de şu güneydeki duvara ohhh.

İhtiyaç sanat doğurur ve en faydalı icatlar en muhtaç kişiler tarafından düşünülmüşlerdir. Diye okumuştum sanat yazılarını okuduğum bir kitapta.

Ben aptal değilim dee…

Kendi bağırsak gazımı nasıl katacağım şöyle altın yaldızlı on santim genişliğinde içi paspartulu bir art, bir bohem, bir granit çerçevenin içine?

Bana bir akıl verin.  Vallahi evin içine asmayacağım o sanat şaheserini. Evimin Cadde taraf duvarına asacağım ki gelen geçen Kaos görsün.

Sanat mı ? Sahi o da nedir ki?

                                                                                                              Mehmet SEVİŞ