Korkulu rüyamız haline gelen corona virüsün tedavisi ve aşısı konusunda bilim adamları büyük bir gayretle çalışıyorlar ancak nihai sonuca henüz gelinmedi.

Ne şekilde ortaya çıktığı, hangi şekilde mutasyona uğradığı ve varabileceği hesap edilemeyen virüsün yaban hayatından insana bulaştığı düşünülüyor. İzlediğim bir belgeselde Wuhan’da bulunan “su ürünleri ve yaban hayvanları satışı yapılan bir halin” virüsün çıkış noktası olduğu üzerinde duruluyordu. İlk vakanın tespiti ve ilk ölümünde gerçekleştiği bu “satış hali” artık kapalı.

Bilim kurgu filmleri üzerinden komplo teorisi üretilse virüsün dünyaya yayılması için en uygun ülkenin Çin, en uygun şehrin de Wuhan olduğu belgeselde vurgulanıyordu. Teoriler arasında bu virüsün laboratuvarda üretildiği ve ilaç devleri tarafından yayıldığı söylentileri dolaşsa da doğaya ve yaban hayatına müdahale sonucu virüsün mutasyona uğrayıp insana bulaştığı fikri bana daha inandırıcı geliyor.

Evet, bu yılın en önemli küresel sorunu corona virüstür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmesine neden olan salgının bulaşma hızını ve yoğunluğunu minimal düzeye indirmek için bütün dünya ülkeleri deyim yerinde ise kapılarını kapattı.

“Evde kal” çağrıları ile ülkeler kendi içlerinde de sosyal izolasyon kurallarını sıkı şekilde uygulamaya başladılar. Bugün itibariyle 65 yaş ve üstündekiler için sokağa çıkma yasağı uygulanma kararı alındı. İlerleyen saat ve günlerde sokağa çıkma yasağının sınırlarının genişletilmesi konuşuluyor. Çünkü alınan tedbirleri hafife alanlar aslında potansiyel virüs yayıcı ya da hastalık kapma ihtimallerini hiç akıllarına getirmiyorlar.

Corona virüsü çıktı ve bütün yaşam pratiklerimizi değiştirdi.

Ülke olarak iki haftadır evde, iş yerinde sadece virüs konuşuluyor. Televizyon kanallarında, radyolarda, gazetelerde, internet portallarında aynı konuya dikkat çekiliyor.

Doğru kaynaklardan, bilim adamlarından, sağlık otoritelerinden gelen bilgi ve yönlendirmelere kulak kesildik. Zira sosyal medya gibi mecralarda dolaşan kirli bilgi ve yanlış inanışlar bizi korkutarak paniğe sürüklemekte ve fobi yaratmaktadır. Coronafobi terimi de bu kirli bilgilerden sonra oluşan korku durumudur.

İki hafta öncesine kadar toplumsal rahatlığımız artık kaygıya ve kitlesel korunmaya dönüştü. En güvenli alan evimiz olduğu için izolasyon kurallarına bağlı kalarak ev içi yaşama döndük. Sürekli evde kalmanın başta çocuklar ve yaşlılar için zorlayıcı tarafları var. Ama bir süre daha buna katlanmak durumundayız. Hatta evde uzun kalmanın psikolojik etkilerini en aza indirmek için farklı metotlar üretilmektedir.

El yıkama konusu bundan sonra asla hayatımızdan çıkaramayacağımız bir pratik haline geldi. Normal şartlarda temizliğe ve titizliğe önem veren bizler artık yirmi saniyelik sürelerde belki gün içinde onlarca defa ellerimizi yıkar hale geldik. Sık sık el yıkamanın sonucunda derimizde çatlama ve kurumalar başladı.

Okul öncesi çocuklar bile el yıkamanın gereğine inandılar. Beş yaşındaki Eylül, yirmiye kadar sayarak ellerini öğretildiği gibi yıkamakta ve bunun temizlik ve hastalıklardan korunmak için yapıldığının bilincinde.

Dezenfektasyon işlemleri evlerden sokağa, kamu kurumlarına ve özel işletmelere kadar yayıldı. Bu haliyle koca bir ülkenin bahar temizliği yapıldı, diyebiliriz.

Sosyal ilişkilere önem veren bir toplumuz. Eş dost ziyaretleri, misafirlik, komşu oturmaları, kısır günleri, arkadaş buluşmaları, kahve fasılları olmazsa olmazlarımızken bir an da bıçak gibi kesildi.

Bu günlerde çekirdek aile modelindeki kutu gibi evlerimize kapanarak küçük ailemiz ile zaman geçirmenin, mutlu olmanın, birlikteliğin tadını çıkarmaya bakıyoruz.

Evde kalmaya başladığımızdan beri uzun zamandır görüşmediğimiz eş dostu akıllı telefonlarımızdan arayarak hasret gidermeye, uzaktaki akrabalar ile telefonda hasbihal etmeye başladık.

Bütün dünya ülkelerinin yaşam pratikleri değişti. Herkes artık dünyanın coronadan sonra bambaşka bir yer olacağını ifade ediyor. Çünkü, zengin fakir, genç yaşlı, kadın erkek dinlemeyen bir virüs hepimize yaşamın anlamını bir kere daha sorgulattı.

Ve son olarak takdir etmeyi ve teşekkürü öğrendik. Başta sağlık, emniyet, sosyal hizmetler, belediye, zabıta, itfaiye ve zorunlu çalışan emekçilere teşekkür ederek her gece saat 21.00 da alkışladık.

Dilerim en kısa zamanda bu korkulu rüya sona erer ve hayat normale döner.