Size geçtiğimiz gün başımdan geçen acı, mutluluk ve hüzün veren bir olayı anlatacağım. Geçtiğimiz akşam Baro seçimleri olduğu için işten geç çıktım. Eve vardığımda saat 22.00’ye geliyordu. VF01 ile evime giderken otobüs Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin orada boş kaldı. Otobüste ben ve tanımadığım ben yaşlarda bir kız kaldı. Her halde üniversiteliydi. Özgecan Arslan Gençlik Merkezi’nin önünde inmem gerekiyordu. Ancak kızı da yalnız bırakmak istemedim. Kızın gittiği yere kadar gidip, taksi ile dönerim diye düşündüm kendi kendime. Otobüs trafikten dolayı beklerken arkamdan bir ses geldi ‘Siz nereye gideceksiniz?’ diye kafamı kaldırdım kıza, ‘Sen nereye gideceksen bende oraya gideceğim’ dedim. Kız dönüp bana ‘Bende sen nereye gidersen bende oraya gideceğim’ dedi. Anlaşılan oda beni otobüste yalnız bırakmak istememiş. O an ikimizin gözünde, mutluluk, çaresizlik ve hüzün vardı. Kız dönüp bana ‘Ne kadar acı değil mi? Doğduğumuz, büyüdüğümüz ülkede bu kadar tedirgin yaşamamamız ne kadar acı’ dedi. Bütün duyguları aynı anda yaşadığım için kıza sadece ‘Maalesef öyle’ dedim. Kız ‘Bir sonraki durakta inelim, benim evim burada’ dedi. ‘Benim evimde burada’ dedim. Sonra birbirimize acıyan gözlerle bakıp evlerimize doğru yol aldık.

Albert Camus, ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın’ demiş. Türkiye’yi tanımak için insanların nasıl öldüğüne bakalım. Özgecan Arslan evine giderken otobüste yalnız kaldı, otobüs şoförü ve birkaç cani tarafından tecavüze uğradı. Yakılarak öldürüldü. Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar, üniversite yerleşkesindeki odasında, sınavda kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından 17 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Pınar Gültekin kıskançlık krizinden dolayı öldürülüp ormanlık alanda çöp varilinde yakarak üzerine beton döküldü. Akrabası tarafından küçük yaşta istismara maruz kalan Emre Yıldır, adalet bulamadığı için intihar etti. Bu ve buna benzer binlerce olay var. Biliyorum okurken bile canınınız sıkıldı. Ancak bu Türkiye’nin gerçekleri.

Bu ülkede sadece biz kadınlar değil, erkeklerde tedirgin yaşıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile tedirgin yaşıyor. Bizimle Cumhurbaşkanı arasında bir fark var. O binlerce koruma ile geziyor, biz tek başımızayız. Korunmak için yanına bıçak alsan suç, göz yaşartıcı sprey kullansak yetersiz kalacak. Yani anlayacağınız biz Allah’a emanet yaşarken, bizi yönetenler korumalarla, zırhlı araçlarla yaşıyor. Ben koruma istemiyorum ben adalet, huzur, tedirgin olmadan yaşamak istiyorum. Her fırsatta söyledim, söyleyeceğim. Biz giydiğimiz kısa etek yüzünden değil, adalet olmadığı için öldürülüyoruz. Biz ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyenler yüzünden ölüyoruz. Biz ileri gitmemiz gerekirken, geri gidenler yüzünden ölüyoruz.