Diller doğar yaşar, değişir ve ölür .Dil bir ülkeye , ülkenin ulusunun ekonomik, sosyal olguları, diğer uluslarla olan ilişkileri, buluşlar dilin değişmesine, kurgulanmasına neden olur.Dil sınırsız zekanın, düşünce ve uygulama yeteneğinin ürünüdür.

                Dillerin amacı iletişimi sağlamaktır. Dolayısı ile dilin yalnız seslere ihtiyacı yoktur.  İşitme engellilerin kullandıkları işaret dilidir. İnsanlara konuşmalarının gücünü artırmak için jest ve mimiklerini de kullanır.

                Cumhuriyetimiz dil devrimi yaparak, Türk insanının iletişimini geliştirmek , devrimlerini sağlamlaştırma yoluna girmiştir. Biz dili iki türlü kullanıyoruz.

                1-Yazı dili

                2- Konuşma, anlatım dili.

                Yazıya geçmeyen dil, öksüz kalır, yaşamını yitirir. Güneş dil teorisi ile geliştirilmeye çalışılan dilimiz uygulamaya hızlı girdiğinden derleme ve tarama çalışmaları yapılmadan uygulanmaya çalıştığı için kadük olmuştur. Elbette yabancı sözcükleri Türkçeleştirmeliyiz. Uluslararası dil olmasına konuşulmasına yandaşız ama bunu mevcut dilin gücü ile yapmalıyız. Belirgin örneği yanıt-Cevaptır. İki sözcüğü de kullanabiliyoruz.

                Saf dil kavramı olması dünya devletlerinden iç dış ilişkiyi kapamamıza bağlıdır ki, bunu da yapmamız olası değil. Dış ülkelerden teknolojiyi aldığınızda o teknolojinin adını kullanmanız gerekir. Ayrıca bizim geçmişten gelen Osmanlıca var. Ölmüş de olsa Eti dili var. Ya da Anadolu’da yaşayan diğer uygarlıkların dili var. Bunların anlam bakımından anlatılması, konuşulması zenginliktir.

                Dili Kullanmak okurların işidir. Dil yazarın malzemesidir.

                İnternet yazı dilinde, kısaltmalar (emolojiler) kullanılmamalı. Zamanla bunlar kullanılırsa diller zayıflar. O sözcük ölür. Türkçenin gelişmesini yazar ve edebiyatçılarımıza borçluyuz.