Cumhurbaşkanlığı ve erken genel seçim öncesinde en çok konuşulan konu sokaktaki vatandaşın suskunluğu, rengini belli etmemesi idi. Kamuoyu araştırma şirketleri anket yapmakta zorlandıklarını, eskiden 2-3 kişinin birinden yanıt alırken, 24 Haziran öncesi 10 kişiden birisinin konuştuğundan yakındılar.

Muhalefet partileri, bu durumun vatandaş üzerinde kurulan baskıdan kaynaklandığını ileri sürdüler. Bunun sonucun sandıkta görüleceğini, görüşünü açıklamayan seçmenin iktidara ders vereceğini ifade ettiler. Durumu gelmekte olan “dip dalgası” olarak yorumladılar.

Olabilir miydi? İhtimal dahilindeydi. Bizde bu ihtimali göz önünde tuttuk ama çekincelerimiz, soru işaretlerimizde vardı. Geçmişte fındık mitingleri yapıp gaza boğulan Orduluların, Giresunluların ilk seçimde iktidar partisine büyük destek verdiklerini unutmadık.

Bizzat tanık olduğumuz benzer durumlarda vardı. 2011 genel seçimleri öncesi Gebiz’de bir kahvede sohbet ettiğimiz, yakındaki bir mahalleden iki üretici, yöre milletvekillerinin ilgisizliğinden yakınarak, “Battık, bittik. Bizim mahalleden Ak Parti’ye oy çıkmaz” dediler. Merak edip o mahallenin sonuçlarına baktığımız Ak Parti’nin birinci olduğunu gördük.

2B olayları sırasında yol kesip kendini yerden yere atan, hemşehrileri Hüseyin Samani’nin nezdinde partisine sert suçlamalar yönelten Aksuluların, birkaç ay sonraki Ak Parti’yi birinci yapmaları gibi.

Gebiz’deki üreticilerle tekrar karşılaştığımızda, “Ne yapalım bankalara borcumuz vardı. Hükümet değişirse, koalisyon olursa faizlerin artmasından korktuk” yanıtını almıştık.

Bugünkü sonuçlar vatandaşın, seçmenin benzer faydacı yaklaşım içinde olduğunu gösteriyor. Sıkıntı çekilse de yıllardır alıştıkları düzenin devam etmesini tercih ettiler. Değişimin neler getireceğinden emin olamadılar. Bunu ifade etmeye utandıkları için sandığa gitmeden önce sessiz kaldıkları, renklerini belli etmeden Ak Parti’ye ve Erdoğan’a destek verdikleri anlaşılıyor.

Bu arada iktidarın medya üzerindeki üstünlüğü özellikle kırsal kesimde tek yanlı bilgilenme sağladı. Ak Parti kazanamazsa yaşlılık maaşı gibi sosyal yardımların kesileceği söylemi etkili oldu. Muhalefetin tanıtım kaynaklarının ve sürenin kısıtlı olması da iktidarın işine yaradı.

Sessiz çoğunluk iktidara bir kez daha şans verdi. Bu son kez midir? Onu önümüzdeki günlerdeki gelişmeler gösterecek.

Bizimde aralarında bulunduğumuz birçok insanı şaşırtan MHP’nin aldığı sonuç oldu. MHP, sadece Antalya’da başarısız oldu. Ama diğer bölgelerde istediğini aldı ve kilit parti konumuna geldi. Rakipleri kan ter içinde koştururken, iki elin parmakları kadar miting yapan MHP lideri Devlet Bahçeli, adeta oturduğu yerden 50 milletvekili kazanmayı başardı.

Şimdi bu başarının sırrı çözülmeye çalışılıyor. CHP’den HDP’ye İYİ Parti’ye oy desteğinin benzeri Ak Parti’den MHP’ye olmuş gibi görünüyor. Ne olursa olsun ortada bir sonuç var.

Yeni kurulmasına rağmen 44 milletvekili kazanmayı başaran İYİ Parti, siyasette tutunmak istiyorsa Antalya gerçeğini iyi okumalı. Bu ilden 3 milletvekilliği kazanılması, MHP’ye fark atılması irdelenmeli. Bu başarı onlara gelecek için yol gösterici olabilir.

Antalya’da seçimin kaybedeni CHP oldu. Birinci parti olma iddiasındaki CHP’den HDP’ye ve İYİ Parti’ye oy kaymasının önlenemediği görüldü. Bunda en büyük etken liste sıkıntısıydı. Alevi oylar ile sol kesim HDP’ye yönelirken, ulusalcılar için İYİ Parti ikinci seçenek oluşturdu. Bu manzaranın en büyük sorumlusu CHP Genel Merkezidir.

Rüzgar gibi geçen 24 Haziran ile ilgili daha çok konuşacağız. Ne diyelim umarız bu sonuç memlekete hayırlı olur.