Bu ülkenin topraklarında yaşayan insanlar dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşayanlara asla benzemez. Farklı anlayışa, farklı bakış açısına hatta farklı ve acayip kültüre sahibiz. Bizim için bir şey ya beyaz, ya siyahtır ara tonları yoktur ve olamaz gibi kendimizi kandırmaya çalışırız. Son günlerde sağlık sektöründe ölüm olayını yaşatan karmaşa, bu sektörde çalışanlara saldırı akıl almaz boyutlara ulaştı. Herkes saldırıyı yapanları şiddet ve nefretle kınadı.

Elbette tasvip edilecek tarafı yoktu, elbette şiddetle sorun çözülmezdi, elbette, elbette, elbette…

Son günlerde ülke gündemini meşgul eden 82 yaşındaki amcanın ilaç yazdırmak için doktora gitmesi ve doktorun beyaz allarım vererek hayatının tehlikede olmasını polise bildirmesi ve polisin akıl almaz uygulanması sonucu 82 yaşındaki dedenin acı ölümü…

Katil kim?

Dede Doktordan ne istiyordu Kanunsuz bir işi yapmasını mı talep etmişti?

Doktorun gerçekten hayatı tehlikede miydi?

82 yaşındaki hasta dede gerçekten onu öldürebilir miydi?

Doktor dededen darp mı almıştı ki bu yaşlı dededen, yani hayatını kaybeden bu adamdan davacı olmuştu…

Sağlık iş sendikası neden doktoru adeta bir kahraman ilan edip aklamaya çalışıyor?

Sağlıkçılar, gerçekçiler, vicdanı olanlar, dine inananlar, dinsiz ateistler, Ben insanım diyenler neden gerçeği haykırmıyor?

Yoksa insanlığımızı kaybederek kutuplaşıyor muyuz?

Bence bunun 3 nedeni var…

Şöyle eski doktorlarımızı bir düşünün, nazik, sabırlı, alçak gönüllü, hastalarına bebek gibi bakan doktorlar beyaz atlara binip gittiler…

Sonra yetişenler yanlış eğitim politikası, siyasetin sağlığı etkisi altına almasıyla doktorlarımız da dolaysıyla bu durumdan nasiplerini aldılar.

Bakın benim 15 gün önce yaşadıklarım…

Torun ateşler içinde yanıyor, saat 01,30 hemen en yakın borsa hastanesine gittik. Önce kayıt dediler, tamam dedik, hasta çocuğumuzu soran yok önce kayıt…

Kayıt yaptırdım. Kızım da gözünü karşı odaya dikmiş, 2 yeşil elbiseli bayan odada biriyle hararetli bir şekilde konuşuyorlar. Sanırım yeşil önlüklülerden biri doktor, diğeri hemşire olsa gerek…

Kayıt bitti ama bizimle ilgilenen yok. Heyecanla bekliyoruz bu bakışma en az 15 dakika sürdü. Sonra bayanlardan açık yeşil önlüklü (Sonradan doktor olduğunu anladık) odadan çıktı.

Ben dayanamadım ve ‘’Hanımefendi çocuk ateşler içinde yanıyor bakar mısınız?’’ dedim.

Bir bana bir kızıma ters ters bakarak, doktoru bekleyiniz dedi..

Doktor kim?

Doktor nerede?

Ne zaman gelir acaba? Dememe rağmen yanıt gelmedi.

30 dakikayı bulan bir bekleyişten sonra, az önce odadan salına salına çıkan bayan geldi. Kızım konuştu ve ne zaman nasıl ateşlendiğini anlattı.

Doktor bir reçete yazdı ve ‘’Bakın bu ilacı alın ve ben dozajını ayarlarım’’ dedi.

Hızla nöbetçi eczaneyi bulmaya gittim. Bulduğum ilk nöbetçi eczacıdan ilacı istedim. Eczacı, “Yok. Zaten zor bulursun. Git doktoruna söyle ona yakın bir ilaç yazar sana” dedi. ‘Aman eczacı bey çocuk yanıyor bu ilacı bulmam lazım’ dedim. Eczacı bey şöyle bir reçeteye bir bana baktı…

“Kardeşim sen normal misin bu yazılan ilaç asla bir çocuğa verilemez, hiç kimse bu sorumluluğun altına giremez. Bunda bir yanlışlık var’’ dedi. Hastaneye döndüm. Pansuman odasındaki beye doktoru sordum ve konuyu anlattım. Bu bey de, “Zaten bulsaydın bile ben vuramazdım. Çok saçma” deyip başını sallaya sallaya bahçeye çıktı.

Doktorumuzu bulduk ve benzer bir ilaç aldık. İğneyi yaptırdık. Bu arada eczacının ve pansumancının söyledikleri karşısında çok korktuk. O anki çaresizliğimizi anlatamam…

İşte eğitim…

İşte doktor…

İşte hasta ve davranış…

Sorun…

Sorun siyasi emellerimizi bu değerli mesleğe sokarak eğitimsiz, doktor yetiştirmede.

Çözüm…

Özgürce eğitimde…