Memur Sen İl Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Mustafa Çoban, Eğitim İş Sendikası’nın Millî Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği ve bir protokol çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülen 4-6 yaş grubu çocuklar için Kur’an kursu eğitim programının yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açmasına tepki gösterdi.

İnancı,kutsalı hurafe görüyorlar
Çoban, ” Her türlü kutsalı, inancı ve manevi değeri hurafe olarak gören katı pozitivist aydınlanmacı anlayışın, insanlığı sürüklediği trajediyi görmesini de doğrusu bu zihniyetten beklemek safdillik olacaktır. Eğitim-İş ve benzeri anlayışta olanlara şunu sormak istiyoruz: Çocukların vasileri tarafından dinî eğitim taleplerinin karşılanması için mevcut yasal çerçevede nasıl bir form önermektedirler? Yoksa ailelerin dinî eğitim taleplerini gayrimeşru mu bulmaktadırlar? açıkçası çok merak ediyoruz” diye konuştu.

Laiklik söylemi ile yasakçı tutum
Farklı dinî inanışların korunması için rahatlıkla cümle kurabilenlerin, söz konusu ülkenin dinî değerleri ve mütedeyyin halkı olduğunda laiklik söylemiyle yasakçı bir tutumu benimsemelerinin tutarsız olduğunu söyleyen Başkan Çoban, Millî Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uyguladığı bu önemli çalışmalara karşı gösterilen bu ve türevi ideolojik jakoben tavırların maşeri vicdanda karşılık bulmadığının ortada olduğunu söyledi.

Okul öncesi eğitimin tamamlayıcısı
Çoban sözlerini şöyle sürdürdü: ” Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 4-6 yaş için öğretim programında, bu yaş grubuna millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak eğitim verileceği beyan edilmektedir. Akademisyenler, pedagoglar, Kur’an kursu öğreticileri ve okul öncesi öğretmenlerinin görüşleri alınarak çoklu katılım anlayışıyla programlar hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Yani iddia edildiği gibi, bu yaş grubuna verilecek dinî eğitim, millî eğitimin temel ilkeleri ile çelişmemekte hatta erken çocukluk döneminde dinî eğitimin sağlıklı bir şekilde verilebilmesi arayışının bir tezahürü olarak ortaya çıktığı açıkça görünmektedir
Söz konusu sendikanın açıklamasında, “4-6 yaş grubu çocuklarımız okul öncesi eğitim çağında, laik, bilimsel, demokratik eğitim ilkelerine uygun eğitim görmeleri gerekirken ve bu görev devlet adına Milli Eğitim Bakanlığı’nın iken bu görevi devredercesine hareket etmesi kabul edilemez” denilmektedir. Oysa iki kurum arasında imzalanan protokoller incelendiğinde, bu kursların temel amaçlarından birinin okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak olduğu, burada verilecek eğitimin okul öncesi eğitimi aksatmayacak şekilde, yani okul öncesi eğitimin muadili değil, tamamlayıcısı olarak oluşturulmaya çalışıldığı görülecektir” dedi.

Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır
Açıklamada birçok yönden çelişkiler bulunduğunu iddia eden Çoban şyle devam etti: ” Anayasal bir ihlal olarak manipüle edilen bu uygulamanın temel dayanaklarından biri, ihlal edildiği iddia edilen aynı anayasanın 24. maddesidir. Bu maddede “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir”, “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” hükümleri yer almaktadır. Bu uygulama tam olarak bu maddenin pratikleşmiş biçimidir. Zira söz konusu çalışma, milletin talebi, devletin gözetimi altında ve yine devletin iki önemli kurumu tarafından yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitim-öğretim sürecini kendine yakın gördüğü taşeronlara havale ettiği iddiası tam anlamıyla bir garabet, dahası açık bir yalandır. Eğitim sendikalarının ideolojik bariyerlere sıkışarak, kendi toplumsal değerlerine bu kadar yabancılaşarak ortaya koydukları bu yaklaşımların artık terk edilmesi ve ‘eğitimin her aşamasını nitel olarak nasıl daha iyi bir noktaya getirebiliriz’ sorusu etrafında toplanmamız gerektiğine inanıyoruz”