Emel Sayın, 20 Kasım 1945’te, Sivas’ın Şarkışla ilçesinde Suat Hanım ve Ahmet Bey’in 4 çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi. Sayın ailesi, 1926’da Türkiye’ye gelen muhacir bir aileydi Makedon kökenliydiler. 4 kız çocukları oldu. En büyüklerine Emel adını vermişlerdi. Bir gün bu ülkenin en özel isimlerinden biri olacağından habersiz, gülümsüyorlardı güzel bebeklerine. Sonra diğer kızları, Şenel, Fatoş ve Hülya geldi. Suat Hanım ve Ahmet Bey, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çalışıyorlardı. Emel, okul yaşı geldiğinde, anneannesinin yanında Kayseri’deydi. İlkokula burada, Kayseri Cumhuriyet İlkokulu’nda başladı. Ortaokul zamanında da Konya’ya yerleşmiş olan ailesinin yanına gitti ortaokulu burada okudu. Sonra ailecek İstanbul, Üsküdar’a taşındılar. Burada Emel’i müzik dolu, yepyeni bir hayat bekliyordu. Edirne, Uzunköprü’de, Gazi Turhan Bey Ortaokulu’nda tamamladıktan sonra, Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi’nden mezun oldu. Emel, sesinin duruluğunun, güzelliğinin çok erken yaşta farkına varmıştı. İlkokul sıralarında yapılan şarkı yarışmalarının birincisi hiç değişmiyordu. Şarkı söylemek küçük Emel’in kalbinde, kocaman bir tutku oluvermişti. Küçük kalbinin hayalleri ne kadardı bilinmez, ama çok daha fazlasına ulaşacaktı. Gerçekten de yetenekli bir kız çocuğuydu Emel. Sesiyle dikkat çekmemesi imkansızdı. Ailesinin de dikkatinden kaçmadı elbet. Arif Sami Toker’den müzik dersleri almaya başladığından 13’ündeydi. Yıllar sonra Toker’in yetiştirdiği en ünlü ve yetenekli sanatçı olarak kabul edilecekti. Daha sonra Münir Nurettin Selçuk’tan ders almaya başladığında, şans da bulaşacaktı hayatına. Üç yıl sürdü Münir Nurettin eğitimi. Yeteneği ile daha çok dikkat çeker olmuştu. Yaşı da artık genç kızlığı bulmuştu. Liseden de mezun olmuştu. Ardından üç yıl boyunca İstanbul Belediyesi Konservatuvarı, Beşiktaş Şan Bölümü’nde eğitim aldı. Şan eğitimini, Fransa’da zamanında Münir Nurettin Selçuk’a da eğitim vermiş, Şan Öğretmeni Alis Rosenthal’dan alıyordu. Onun gibi ünlü olacak, ismini duyuracak arkadaşları da oldu elbet. Muhittin Sadak’tan solfej derslerini alırken, ders arkadaşları Erkin Koray ve Mine Mater’di örneğin. Aldığı eğitimler, öğretmenleri, dostlukları, müzik hayatının içinde her yerdeydi… Bu sırada Hürriyet Haber Ajansı bir müzik yarışması açtı. Emel, bu yarışmaya Münir Nurettin Selçuk’un klasik bir eseri ile katıldı. Emel, bu yarışmadan “Ses Kraliçesi” olarak ayrıldı. Gönül Yazar’ın ilk eşi Necdet Yazar’ın Ankara Gençlik Parkı’ndaki gazinosunda ilk kez sahneye çıktığında 17’sinde güzeller güzeli bir Emel Sayın vardı sahnede. Aklından neler geçiyordu acaba? Çırpınan küçücük kalbi nasıl olmuş da bedenine sığmıştı? Müzik, belli ki başını döndürürken onun dimdik durmasını da sağlıyordu… Ailecek içinde bulundukları ekonomik şartlar sebebiyle Ankara’ya göçmüşlerdi. Emel, 1963’te, sınavla Ankara Radyosu’na solist olarak girdi. Burada yaklaşık 7 yıl çalıştı. Artık iyiden iyiye seyirci karşısında tecrübe kazanmıştı. Oldukça başarılıydı, beğeni kazanmıştı. 1966’da, 21 yaşında prensesler gibi bir gelin olmuş, İsmet Kasapoğlu ile evlenmişti. 1975’te boşandılar. Ancak sadece bir yıl ayrı kalabildiler ve 1976’da tekrar evlendiler. Ancak o “çıt” sesini duyduktan sonra, ayrılık sözcüğü gölge olup ilişkinin üzerine düştükten sonra yol pek uzun devam edemiyordu. 1979’da yeniden boşandılar… Emel Sayın, 20 Haziran 1979’da Selçuk Aslan ile ikinci evliliğini yaptı. Ancak bu evlilik de sadece iki yıl sürdü Eylül 1981’de boşandılar. Üçüncü ve son evliliğini de, David Younnes ile 4 Haziran 1986’da yaptı. Aşkı yeniden bulduğuna inanıyordu. Ancak bu evlilik de 1999’da bitti. Müzikte sürdürdüğü başarıyı evlilikte gösterememişti maalesef ve bu evliliklerin hiçbirinden bir çocuğu olmadı. Yıllar sonra bir röportajında bunun en büyük pişmanlığı olduğunu itiraf edecekti… İstanbul, her sanatçıya olduğu gibi Emel’e de yaramıştı. Burada bulunduğu zamanlarda, şöhretine şöhret kattı. Sadece şarkı söylemedi, beyaz perde de ışıldadı. Yıllar sonra oynadığı filmler sorulduğuna şunları söyleyecekti: “Sinemayı bütün tecrübesizliğime rağmen çok sevdim. 15 filmde başrol oynadım. İyi ki oynamışım o yıllarda, o filimlerde. Türk halkı o filimleri ve filimlerdeki şarkıları çok sevdi, hala da seyrediliyor”. Emel Sayın, elbette birçok ödüle layık görüldü. Ancak bunlardan ikisi kuşkusuz en gururlandırıcı olanıydı. Emel Sayın, 1998’de, Türkiye Hükümetince ses sanatçısı, yorumcusu ve sinema oyuncusu kimliklerinde gösterdiği başarılardan mütevellit “Devlet Sanatçısı” unvanına layık görüldü.

2016’da düzenlenen “53. Uluslararası Antalya Film Festivali”nde ise, “Yaşam Boyu Onur Ödülü” onun oldu.