Geçtiğimiz günlerde Akseki’nin iki köyüne mermer ocağı açılması için ÇED toplantısı düzenlendi.

Gerçekten takdire şayan bir toplantı.

Kimse katılmadı ve mermer ocaklarını açacak olan firmanın yetkilileri ortada kaldı.

Yani, evraklarından birini tamamlayamamış oldular.

Sebebi ise çevrecilerin katkısıyla çevre köylüler toplantıya katılmadılar.

İyi güzel hoş da ne olacak şimdi bunun hali.

Toplantıya katılım olmadığı için yetkililer tutanak tutmuş ve köy muhtarlarının alması için Jandarma yetkililerine teslim etmiş.

Eksik evrak yüzünden mermer ocağı ruhsatı iptal mi edilecek?

Yoksa bakanlık bu katılım sağlanmayan toplantıyı kendisi firmanın lehine karara bağlayıp ruhsata devam mı diyecek.

Eğer böyle bir durum Türkiye’nin dışında bir ülkede olsaydı mutlaka birkaç çevreci ile yöre halkı katılmazdı sanırım.

Hele hele bir firmanın eksik evrak nedeniyle açamayacağı bir Mermer Ocağı’na bakanlık kalkıp da izin vermezdi sanırım.

Bakın A Platformu sözcüsü Hediye Gündüz bu konuya nasıl dile getirmiş.

Gündüz, toplantı sonrasında aynen şunları söylemiş:

“… Önümüzdeki sürece bakacağız. Çünkü Çevre Bakanlığı isterse bu toplantıyı, kendi komisyonunu oluşturarak görüşme yetkisi var. Komisyon kararıyla şirketin evrakını tamamlamak için ÇED toplantısına onay verebilir. Bunu yapması mümkün. O zaman da bize mahkeme yolu açılmış oluyor. Yani süreç, hukuk ve yönetmelik şirketin lehine oluyor.”

İstediğimiz kadar davul zurna çalalım.

İstediğimiz kadar katılımı engelleyelim.

Yapacak bir şey yok bu konuda.

Köylü tepki gösterdi, tarlalarının yakınında, köylerinin hemen dibinde böyle bir ocak açılmasını istemediklerini belirtti.

Ama kanunlar, yönetmelikle hep bunlara karşı.

Finike’de de Aysin-Ali Ulvi Büyüknohutçu’yu bu çevrecilik mücadelesi yüzünden kaybetmedik mi?

Katil ya da katilleri henüz yakalanmayan bu çevreci karıkocayı, rahmetle anmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden.

Kanun ve yönetmelikler böyle, ne yapalım?