Ünlü sinema oyuncusu Aytaç Armanı konuşurken onu biraz tanımanızı istiyorum. Aytaç Arman, 22 Haziran 1949 tarihinde Adana‘da doğmuştur. Gerçek adı Veysel İnce’dir. 1969 yılında Mimarlık ve Mühendislik fakültesinde okudu. Aytaç Arman, 1971 yılında Ses Dergisinin açmış olduğu yarışmaya da katılır. Aynı yarışmada Tarık Akan birinci olurken, Aytaç Arman’da ikinci seçilir. Ardında sinema oyunculuğuna başladı. 1971 yılında Yılmaz Güney‘in “Baba” filminde oynadı. Yüzün üzerinde filme ve dizilerde oynadı. 25. Antalya Film Şenliği – 1988, En İyi Erkek Oyuncu, Gece Yolculuğu . 40. Antalya Film Şenliği – 2003, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar . 25. Siyad Türk Sineması Ödülleri – 2003, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar . 20. Londra Türk Film Festivali – 2015, Yaşam Boyu Başarı ödülü aldı…

Aytaç Arman ağabeyi 1973-74’lü yıllardan beri tanırım. Çocuktum. İstanbul’da Pembe Köşk Restoran (gazinosu) salon fotoğrafçısıydım. Bu yıllarda İstanbul’un kalburüstü insanları bu restoranda piyano eşliğinde yemek yerlerdi. Aytaç Arman’ı burada arkadaşlarıyla bir kutlama esnasında tanıştık. Rahmetli Yılmaz Güney’i de burada tanımış sohbet etme olanağı bulmuştum. O akşam zaman zaman yeni kapıdaki kömürlükte arkadaşlarla buluştuklarını siyasi sohbetler yaptıklarını söyleyerek beni de davet etti.

O yıllarda ülkücülere Beyazıt Üniversitesi’nin karşısı Marmara sinemasının bitişiğindeki küllükte solcular Yenikapı’da kömürlükte buluşurdu.

Kömürlüğe Kadir İnanır, Aytaç Arman, Tarık Akan gibi daha ismini hatırlayamadığım birçok star sanatçılar da gelirdi. Gelenlerin temelini üniversiteli gençler oluştururdu.

Yıllar sonra Aytaç ağabey ile 1986 yılında yollarımız Antalya’nın Kale Demre ilçesinde çakıştı. Süreyya Duru’nun yönettiği Aytaç Arman ve Hülya Avşar’ın başrolü paylaştığı ‘’FATMA GÜL’ÜN SUÇU NE?’’ sinema filmi çekiliyordu. Bir aydan fazla bir zamanı işlerimiz dışında sohbet ederek geçirme fırsatı bulduk. Kömürlüğü ve o yılları konuştuk.

O yıllarda güzellik tacı elinden alınan Hülya Avşar şöhretin ucunu yakalamış ve bunu perçinleştirmek istiyordu. Avşar’ın annesi rahmetli Emral Hanım bana Avşar kızı ile İbrahim Tatlıses’in İzmir Fuar macerasını anlatarak Demre’de de böyle bir hikaye yazmamı istedi. Ben o yıllarda Kale Demre’de Hürriyet Gazetesi muhabiriydim.

Aytaç Arman’a konuyu anlattığımda yüzü asıldı. Yüz hatları sertleşerek   Bak Mahmut seni severim. Beni sanırım tanımışsındır. Benim bir misyonum var. Biz sanat terbiyesiyle yetiştik. Halkımıza sözümüz var, öyle aşk meşk sansasyonel hikayeler ile gündemde olmak istemem asla…

Sakın haaa…

Bu uyarı beni kendime getirdi ve bir daha konu açılmadı. Hülya, Ben, Aytaç çok iyi üç arkadaş olmuş güzel günlerimiz olmuştu…

Yılmaz Güney’in izinde olan Aytaç Arman ağabey, Antalya Altın Portakal Film Festivalleri’nde konuk olarak geldiğinde görüşüyorduk. Her zamanki gibi gururlu, onurlu hep dik duran, boş konuşmayan siyasal kimliğini hiç unutmayan içi insan sevgisiyle dolu kısacası İnsan olabilmenin meziyetine ermiş, adam gibi adamdı.

Aytaç abi dediğim güzel bir insandı…

Çok konuşmadan ziyade hep dinlemeyi severdi. Uzun zaman sinema filmi yapımcıların kıskancına takılmış yasak sanatçı olarak uzun süre iş verilmemişti. Onurlu duruşuyla çizgisini hiç bozmadı. İnsanları siyasi yelpazeye ayırmazdı. Bu konuda Düzeni sorumlu tutardı. Çok konuşmadığım için onu çok iyi tanımak çok zordu.

Yılmaz Güney, Tarık Akan, Aytaç Arman’ın fikirlerinden ziyade birçok ortak yönleri vardı. En önemli özellikleri yürekleri İNSAN SEVGİSİYLE DOLU OLMASIYDI…

Eğer cennet denen bir yer varsa, bu üç güzel insan burada buluşacaklarına inanıyorum. GÜLE GÜLE GÜZEL İNSAN…

Bekleyin tıpkı kömürlükte olduğu gibi dostlarla yine bir arada olacağız…