Ev ve iş­ye­ri de­ko­ras­yo­nun gizli kah­ra­man­la­rı var­dır, me­ka­na ru­hu­nu, ren­gi­ni ve­rir­ler. Ki­lim­ler ve ha­lı­lar da on­lar­dan bi­ri­dir. Bu se­bep­le evi­niz­de hangi odada, hangi ha­lı­yı ve hangi ki­li­mi nasıl kul­la­na­ca­ğı­nı­zı, se­çim­le­ri­ni­zi neye göre ya­pa­ca­ğı­nı­zı bil­me­niz önem­li­dir

Ev ve iş­ye­ri de­ko­ras­yo­nun gizli kah­ra­man­la­rı var­dır, me­ka­na ru­hu­nu, ren­gi­ni ve­rir­ler. Ki­lim­ler ve ha­lı­lar da on­lar­dan bi­ri­dir. Bu se­bep­le evi­niz­de hangi odada, hangi ha­lı­yı ve hangi ki­li­mi nasıl kul­la­na­ca­ğı­nı­zı, se­çim­le­ri­ni­zi neye göre ya­pa­ca­ğı­nı­zı bil­me­niz önem­li­dir. As­lın­da kilim mi, halı mı der­ken bu ko­nu­da uz­man­lar­ da ikiye ay­rıl­dı. Ki­mi­si ha­lı­yı gör­sel gü­zel­li­ğin­den, so­ğu­ğu ve sıcağı ge­çir­me­di­ği için yu­mu­şak ol­ma­sı ne­de­niy­le över­ken, kar­şıt gö­rüş­te olan­lar ise sağ­lık açı­sın­dan ta­ri­hi kül­tür mi­ra­sı­mız kilim diyor. Ki­li­mi fakir ve orta halli aile­ler kul­la­nır­ken, halı üst sı­nıf­lar ta­ra­fın­dan kul­la­nı­lan lüks bir eşya ola­rak gö­rül­mek­tey­di. Halı ay­rı­ca ev­ler­de ilk kul­la­nıl­dı­ğı za­man­lar­da; ko­ru­ma, ze­mi­nin
ör­tül­me­si, du­var­la­rın, kap­lan­ma­sı ve de­ko­ras­yon ama­cıy­la kul­la­nı­lı­yor­du.
KİLİM NASIL DOĞDU?
İlk ola­rak eski çağ­lar­dan beri bi­li­nen Orta Asya, İran, Ana­do­lu ve Kaf­kas­ya da hay­van­cı­lık­la ge­çi­nen gö­çe­be­le­rin yapıp, kul­lan­dık­la­rı bir eş­ya­dır. Orta Asya’ da ya­şa­yan yer­li­ler büyük bir nüfus pat­la­ma­sı so­nu­cun­da ken­di­le­ri­ne daha iyi bir yaşam yeri bu­la­bil­mek için Batı’ ya doğru göç eder­ler­ken bir­çok şid­det­li hava ko­şul­la­rı­na maruz kal­mış­lar­dır. Bu ne­den­le ça­dır­la­rı­nı kur­mak için keçi yünü kul­lan­ma­ya baş­la­mış­lar­dır. Keçi yünü koyun yü­nü­ne na­za­ran çok daha uzun ve sık ol­du­ğun­dan düz do­ku­ma ça­dı­rın­da­ki de­lik­le­ri ka­pa­mış ve su ge­çir­mez hale ge­tir­miş­tir. Kıl kara çadır ve kilim doğ­muş. Daha son­ra­la­rı, bu gö­çe­be in­san­lar ça­dır­la­rı­nın top­rak ze­mi­nin­de­ki ru­tu­bet­ten ken­di­le­ri­ni ko­ru­mak için düz do­ku­ma tek­ni­ği­nin ay­nı­sı­nı kul­la­na­rak ‘kilim” adını ver­dik­le­ri zemin kap­la­ma­la­rı­nı üret­miş­ler­dir. Son­ra­la­rı bu gö­çe­be in­san­lar do­ku­ma­la­rı­na ”pile” ek­le­me­ye baş­la­dı­lar. Bu ilk pile ki­lim­le­ri ol­duk­ça es­nek­ler­di. Gö­çe­be­ler bu ki­lim­le­ri ko­lay­lık­la kat­la­yıp at­la­rın sırt­la­rı­na ata­rak uzun yol­cu­luk­la­rı es­na­sın­da uyku çan­ta­la­rı ola­rak kul­la­na­bi­li­yor­lar­dı.
ISTAR TEZ­GA­HI
Kilim ”ıstar” de­ni­len tez­gâh­lar­da ka­dın­lar ta­ra­fın­dan umu­mi­yet­le do­ku­nur. Bu tez­gâh­lar dik veya eğik ola­rak yer­leş­ti­ri­le­rek arış ve argaç de­ni­len, dikey ve yatay iplik at­kı­la­rın mey­da­na ge­tir­di­ği kas­nak üze­rin­de, mo­tif­ten mo­ti­fe ge­çi­le­rek do­ku­nur. Yün olan bu ip­lik­ler, bitki kök­le­ri­nin ve yap­rak­la­rı­nın kay­na­tıl­ma­sıy­la elde edi­len boya ile bo­ya­nır.
DOĞAL KÖK BOYA
Bizim ki­lim­le­ri­miz yani Türk ki­lim­le­ri sa­nat­sal de­ğe­ri olan elde do­ku­nan yu­mu­şak ve ince yani narin el sa­nat­la­rı­dır­lar. Da­ha­sı tablo gi­bi­dir­ler. Türk ki­lim­le­ri ön­ce­le­ri du­var­la­ra asmak için veya namaz için yanı sec­ca­de ola­rak kul­la­nı­lır­ken, daha son­ra­la­rı zemin kap­la­ma­sı ola­rak kul­la­nıl­mak­ta­ydı.
Doğal bo­ya­ya kök­bo­ya­sı denir. Kök bo­ya­lar­la bo­ya­nan ip­lik­ler za­man­la sol­ma­ma ve hatta daha hoş bir par­lak­lık ka­zan­ma özel­li­ği­ne de sa­hip­tir. Ana­do­lu ki­lim­le­ri, desen özel­lik­le­ri­nin pek ço­ğu­nu Orta Asya ‘dan ge­tir­miş, 13. Yüz­yıl­da Sel­çuk­lu­lar dö­ne­min­de ge­liş­tir­miş ve za­man­la her bir yö­re­ye göre ki­şi­lik ka­zan­dır­mış­tır.
HALI KUL­LA­NI­MI
Dün­ya­da bi­li­nen bu en eski havlı halı, yün olup MÖ 5.-4. yüz­yıl­dan kal­ma­dır ve Pa­zı­rık (Pazyryk) Va­di­si’nde bu­lun­du­ğu için “Pa­zı­rık Ha­lı­sı” ola­rak ad­lan­dı­rıl­mış­tır. Bi­zans ve İslam kül­tür­le­ri­nin Bu­lu­nan ilk halı, 183x200cm bo­yu­tun­da­dır ve her met­re­ka­re­sin­de yak­la­şık ola­rak 360 bin ilmek bu­lu­nur. Muh­te­şem bir ya­pı­ya sahip olan ha­lı­nın ilmek yo­ğun­lu­ğu gü­nü­müz­de bir­çok halı ma­ğa­za­sın­da sa­tı­lan ha­lı­la­rın­kin­den daha yük­sek­tir. De­se­ni çok zen­gin ve il­ginç­tir; or­ta­sın­da 24 tane çarpı şek­lin­de figür var­dır; bun­la­rın her bi­rin­de sti­li­ze edil­miş 4 ni­lü­fer çi­çe­ği bulunur.
EL DO­KU­MA DAHA DE­ĞERLİ
Halı ve ki­li­mi de­ğer­li kılan ise elde do­ku­ma­dır. Son yıl­lar­da güzel ma­ki­ne ha­lı­la­rı da pi­ya­sa bol mik­tar­da çıktı. Uz­man­lar, elde do­ku­ma­nın pa­ha­lı ol­ma­sı ne­de­niy­le ucuz olan kilim ve ha­lı­lar gözde olur­ken, arz talep den­ge­si­ne göre büyük artış gös­ter­di. Ül­ke­miz­de kilim do­ku­ma­lar gü­nü­müz­de 750’den fazla köyde do­kun­mak­ta­dır. Kazı sı­ra­sın­da kilim, Türk el do­ku­ma sa­nat­la­rın­dan en önem­li­le­rin­den­dir. Gü­nü­mü­ze kadar de­vam­lı­lı­ğı­nı sür­dü­re­bil­miş­tir. El do­ku­ma­sı kilim de­ni­lin­ce akla ilk Türk ki­lim­le­ri gel­mek­te­dir. En önem­li se­be­bi­nin gö­çe­be Türk­le­rin ki­li­mi her yerde kul­la­na­bil­me­le­ri ve do­ku­ma­sı­nın her yerde ya­pı­la­bil­me­si­dir.
ALA­FAR­DIN VE BAYAT
Kor­ku­te­li’ne bağlı Kü­çük­köy ve Bü­yük­köy ma­hal­le­si­ne ve Af­yon­ka­ra­hi­sar’ın il­çe­si olan Bayat’a has ola­rak do­ku­nan ki­lim­le­ri­ni in­ce­le­yen Dr. Ayşe Filiz Tür­ker, “el do­ku­ma­la­rı­nın ye­ni­den eko­no­mi­ye ka­zan­dı­rı­la­rak Ala­fa­ra­dın ve Bayat ki­li­mi­nin ünü­nün tüm Tür­ki­ye’ye ve dün­ya­ya ulaş­tı­rı­la­rak ko­ru­ma al­tı­na alın­ma­sı şart­tır’’dedi.
DÖ­ŞE­ME­AL­TI HA­LI­SI
An­tal­ya ve böl­ge­sin­de en kıy­met­lı ha­lı­la­rın ba­şın­da Dö­şe­me­al­tı ha­lı­sı gelir. Yurt dı­şın­dan da ta­le­bi yoğun olan Dö­şe­me­al­tı ha­lı­sı hala en gözde ha­lı­lar­dan­dır. Halı, Dö­şe­me­al­tı Be­le­di­ye­si ta­ra­fın­dan dün­ya­ya ta­nı­tıl­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Bu yö­re­de ıstar adı ve­ri­len tez­gah­lar­da do­ku­nan ha­lı­lar Dö­şe­me­al­tı ha­lı­sı ola­rak ad­lan­dı­rıl­mak­ta­dır. En eski ör­nek­le­ri An­tal­ya mü­ze­sin­de ser­gi­le­nen Dö­şe­me­al­tı ha­lı­la­rı­nın at­kı­sı ve çöz­gü­sü koyun yü­nü­dür. Bu yün­ler doğal bo­ya­ma yön­tem­le­riy­le renk­len­di­ril­miş­tir. Ha­lı­lar­da ge­nel­lik­le kır­mı­zı, mavi, la­ci­vert, bordo, yeşil, siyah, beyaz renk­ler kar­şı­mı­za çıkar. Zemin rengi ise kır­mı­zı, mavi, bordo ve la­ci­vert­tir. Dö­şe­me­al­tı ha­lı­la­rı zemin kom­po­zis­yo­nu­na göre Ha­lel­li, Toplu, Ko­ca­su­lu, Dallı, Dal­lı-Ak­rep­li, Mih­rap­lı (Ca­mi­li), Ak­rep­li, Te­ra­zi­li-Top­lu-Yas­tık­lı, Bay­rak­lı, Dokuz Toplu (Yıl­dız­lı), Ku­le­li Yıl­dız­lı Toplu, La­le­li Mih­rap­lı, Koyun Haplı Dallı, Heybe Toplu ve Am­bar­lı gibi tür­le­re ay­rı­lır. Türk dü­ğü­mü, ters düğüm veya Gör­des dü­ğü­mü adı ve­ri­len tek­nik­le do­ku­nur. Do­ku­nan ha­lı­lar bü­yük­lük­le­ri­ne göre “sec­ca­de”, “yol­luk”, “çey­rek” isim­le­rini alır.
AYFER ŞİMŞEK / ANTALYA GÜNDEM