Halil, 7 Eylül 1916’da, İstanbul’da, Seyit Osman Nuri ve Ayşe Bahriye çiftinin çocukları olarak dünyaya geldi. Aslında bu cümleyi keskin bir şekilde kurmak doğru değil. Çünkü tüm ömrü boyunca kendini adayacak olan Halil, aslında doğum tarihini hiçbir zaman bilmedi. O da kendine 7 Eylül’ü doğum günü olarak seçecekti. Bir tarihçi olarak, kendi başlangıcına da kendisi karar vermişti. Aslında Halil’in tarihinin hikâyesi Kırım’da başladı. Dedesi Kırımlı bir müezzindi. Osmanlı’nın son dönemlerinde Kırım’da artan Rus baskısı üzerine babası Seyit Bey İstanbul’a geçmiş onun da kaderi buradan şekillenmeye başlamıştı. Halil, İstanbul’da doğsa da, Kırım’a uzanan köklerini hiç unutmadı. Hatta tarih çalışmalarına köklerinden başlayacaktı. Çocukluğu, savaş dönemine denk gelmişti ve ilerleyen yılların da pek bir farkı olmayacaktı. Bununla birlikte babasıyla geçireceği zaman da dolmuştu. Kolonya ticaretinde ilerleyen Seyit Bey, ticaret yapmak için Mısır’a gitti. Halil, babasını yolcu ederken, onu son kez gördüğünden habersizdi. Seyit Bey, Mısır’dayken yaşamını yitirmişti. Acısı, Halil’in yüreğini yaktı da geçti. 1924’te, ailesi Ankara’ya yerleşmişti. 1923’te başlayan eğitim hayatı, Ankara Gazi Mektebi’nde devam etti. Babasının olmadığı bir yaşamda Ayşe Hanım için de hayat zordu. Aile dostları ve komşularının yardımı ile toparlanmaya çalıştılar. Pek çok şeylerinde hep yanlarındaydılar. Tabii bir yandan eksik kaldıkları yerler de oluyordu. Örneğin Soyadı Kanunu döneminde bu resmi işlemlerle komşuları ilgileniyordu. Vatanperver bir aile olduklarından Bozkurt soyadı almak istiyorlardı Halil Bozkurt. Ancak komşuların resmi işlemlerde gecikmeleri üzerine nüfus memurunun tesadüfen verdiği İnalcık soyadını aldılar. Kendini öğrenmeye adamış bir genç için aşk da uzaklarda olamazdı elbet. 1945’te evlendiler, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, Arapça derslerinde tanıştı Şevkiye Işıl ile. Bu evlilik, 1948’de, onlara “Günhan” adını verdikleri bir kız çocuğu getirdi. 1989’da, karısı Şevkiye Hanım yaşama gözlerini yumdu. Prof. İnalcık’ın ise yaşayacak bilgi dolu çok yılı vardı… Bugüne dek de geçen bu yoğun çalışma döneminde, tek üzüntüsü karısına yeteri kadar zaman ayıramamış olmasıydı. Prof. İnalcık, Osmanlı-Türk tarihi araştırmalarının sadece bir araştırma olmaktan çok öteye gitmesini istiyordu. Ortaya koyduğu bilgiler, en üst düzeyde paylaşılıp tartışılmalıydı. Bunun için ilk kez 1977’de, Hacettepe Üniversitesi’nde olmak üzere toplamda 11 uluslararası konferansın kurulmasına öncülük edeceği, “International Association for Social and Economic History of Turkey” adlı bir uluslararası birlik kurdu. Türkiye’ye döndükten sonra 1993’te, Bilkent Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’nü açtı. Bundan böyle Bilkent Üniversitesi’nde, Osmanlı Tarihi Bölümü’nde, 23 yıl boyunca yüksek lisans ve doktora öğrencilerine seminer dersleri verecekti. Ayrıca 2003’te burada, “Halil İnalcık Center for Ottoman Studies” adını verdiği bir merkez kurdu. Yıllardır pek çok arşivden topladığı belgeler, defter kopyaları, yarım kalmış araştırmaların metinleri ve emek emek bir araya getirdiği daha pek çok değerli materyali bu merkeze bağışladı. Prof. İnalcık’ın nefesi 100 yıla yetmişti. O, asırlık bir tarih kitabıydı. 25 Temmuz 2016’da, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayata veda etti. Ardında koskoca bir arşiv bırakmıştı. Yaşadığı zamana sığdırdığı sayfalarca araştırmayı, ülkesine miras bıraktı. Cenazesi, Bakanlar Kurulu kararı ile Fatih Sultan Mehmet’in türbesinin de bulunduğu Fatih Camii Haziresi’ne defnedildi. Ardından Bilkent ve Ankara Üniversiteleri başta olmak üzere pek çok yerde anma törenleri düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine Prof. İnalcık için özel bir kabir de yapıldı. 22 Temmuz 2017’de tamamlanan, geleneksel Osmanlı kabirleri tarzında hazırlanan bu “ulema kabri”, Ahmed Cevdet Paşa’nın kabri örnek alınarak yapılmıştı. Mermerden yapılan, yazma ve motifleri altın varak ile süslenen kabrin üzerine ayak ve baş kısmında olmak üzere iki üstüvâni (silindir) dikildi. Bu çalışmalardan taşları Semih İrteş imal ettirirken ayak kısmındaki silindirin klasik tezyinatını Sabri Mandıracı yazmıştı. Bu çalışma el ile işlendi.