İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Yakaladığımız eroin miktarı 2018 yılı için 15,9 tondu, dün akşam zamanların en büyük yakalaması gerçekleşti. Şimdi de zamanların en büyük rekoru olan bin 271 kilo eroini dün akşam Erzincan’da Erzincan Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler çok güzel bir uygulamayla ele geçirdiler” dedi.
Bakan Soylu, Polis Akademisi Başkanlığı Suç Araştırma ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürlüğü (SAMER) tarafından Antalya’nın Serik ilçesi Belek turizm merkezindeki bir otelde düzenlediği Uluslararası Uyuşturucu Konferansı’na katıldı. Siyaset hayatında bugüne kadar birçok konferansa, sempozyum ve panele katıldığını dile getiren Soylu, 2000’li yıllar öncesinde bu kürsülerden dile getirilen konuların daha ziyade ülke içindeki kalkınma, bireysel özgürlükler ve demokrasi sorunlarıyla ilgili olduğunu anımsattı. Bugün dünden farklı olarak daha çok küresel sorunlar üzerinde konuştuklarının altını çizen Bakan Süleyman Soylu, “Ve konuştuğumuz meselelerde dünyaya rehberlik etmeye çalışıyoruz. Tecrübelerimizi paylaşıyoruz, uyarılar yapıyoruz. Hatta zaman zaman inisiyatif alıyor, işbirliği kanallarını açmaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Bu birikimi edindiğimiz alanda gördüğümüz tablo ise şudur. Bugünün dünyası aslında bir kırılma yaşamak istiyor. Belki de buna ihtiyaç duyuyor. Ancak bu kırılmanın çatışma ve şiddet yönünde mi yoksa uzlaşma ve gelişme yönünde mi olacağı bilinmiyor. Küresel ve kabul etmeliyiz ki stratejik bir akıl, maalasef çatışma yönünde bir kırılma istiyor. Bununla da kalmıyor, çatışmayı Ortadoğu’ya yıkmak ve dünyanın geri kalanında kendisine ait güvenli bir alan oluşturmak istiyor. Birbiriyle savaşır gibi görünen ama aslında uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığında ortak hareket eden terör örgütleri eliyle yürütülen vekalet savaşları işte bu çatışma yönlü kırılma isteğinin yansımasıdır” diye konuştu.
“Ancak bu senaryonun hesap edemedikleri bir etki ortaya çıkardı” diyen Soylu, “Terör, göç ve uyuşturucu, sadece Ortadoğu’da değil, Avrupa ve Amerika’da da kendine ait maliyetler ortaya çıkardı. Uzlaşma yönünde kırılma isteyenler ise bölge ülkelerinin istikrarını yeniden tesis etmeyi, illegal silahlı yapılardan bölgenin temizlenmesini, doğuya ait olmayan legal unsurların bölgeden çekilmesini, bu sayede arzu edilen huzur ve barışın sağlanmasını aslında terazinin iki kefesi çok net bir şekilde ortada durmaktadır” diye konuştu.

“Göçü engellemeye değil, yönetmeye çalışıyoruz”
Terörü, göçü ve uyuşturucuyu konuştuklarını, bu alanlardaki sorunları tamamen halletmediklerini vurgulayan Bakan Soylu, “Ancak, bunlarla ilgili en ciddi tecrübe birikimine, saha pratiğine ve kararlılığa sahip ülke olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Uzun yıllardır bu alanlarda mücadele ediyoruz. Anlattığımızdan farklı bir ajandamız kesinlikle mevcut değil. Bütün terör örgütleriyle eş zamanlı ve ilkeli bir mücadele halindeyiz. Göçü, merhametli bir anlayışla yönetiyoruz. Batı gibi göçü engellemeye çalışmıyoruz. Göçü yönetmeye çalışıyoruz. Medeniyet değerlerimizin kabul etmeyeceği hiçbir adım atmıyoruz. Ve bu toplantının ana konusu olan uyuşturucu meselesinde küresel ölçekte ciddi ve kararlı bir mücadele ortaya koyuyoruz” dedi.

“Tüm zamanların rekoru”
Katıldığı her toplantıda bu konuyu bir şekilde gündeme getirdiğini aktaran Bakan Soylu, “Denizde, karada, okul önlerinde, Kato Dağı’nda, Pülümür Yaylası’nda, 2000-3000 metre yükseklikteki operasyon noktalarımızda uyuşturucunun bütün macerası boyunca ciddi bir takip ve mücadele içindeyiz. Hem bir saha pratiği hem de bir literatür ortaya koymaya çalışıyoruz. Sadece 2018 yılında 134 bin 88 operasyon yaptık. Yaklaşık 80 ton esrar, 19.6 milyon captagon tablet, 7,8 milyon adet ectasy yakaladık. Yakaladığımız eroin miktarı 2018 yılı için 15,9 tondu, dün akşam zamanların en büyük yakalaması gerçekleşti. Şimdi de zamanların en büyük rekoru olan bin 271 kilo eroini dün akşam Erzincan’da Erzincan Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler çok güzel bir uygulamayla ele geçirdiler. Allah bilir kimlerin canı yanacaktı.Eroin paralarıyla hangi kötülükler icat edilecek, hangi kötülükler ülkemizin üzerine, insanlığın üzerine getirilmeye çalışılacaktı. Arkadaşlarımızı çok tebrik ediyorum. Yaklaşık 17.2 tonluk bir eroin yakalamasını yine bu yıl önemli bir rakam olarak ifade ediyorum. Tek seferde yakalamalarda önemli bir rakamı elde ettik. Emeği geçen bütün mesai arkadaşlarıma buradan selamlarımı ve tebriklerimi gönderiyorum” şeklinde konuştu.

“500-600 arası”
Uyuşturucunun insanlığı iki noktadan tehdit ettiğinin altını çizen Soylu, “Birinci nokta, doğrudan sebep olduğu ölümlerdir. Dünyada 2000 yılında doğrudan uyuşturucudan ölüm sayısı 118 bin. 2016’da bu rakam 318 bine çıkıyor. Sadece Türkiye’nin ya da etrafımızdaki coğrafyanın derdi değil. Aslında dünyanın önemli dertlerinden birisidir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin nüfusu, 2002-2016 arasında sadece yüzde 4,5 oranında artmıştır. Ancak bu ülkelerde uyuşturucuya bağlı ölümler aynı dönemde yüzde 13 artış göstermiştir. Üstelik ülkeler bazında baktığımızda bazı ülkelerde bu artış çok daha ciddi boyutlardadır. Örneğin İngiltere’de 2002’de aşırı dozdan hayatını kaybedenlerin sayısı yaklaşık 2 bin 50 kişiyken, 2015’de bu rakam 3 bin 70 kişiye çıkmıştır. Yani yüzde 51 oranında artmış. Oysa aynı dönemde İngiltere nüfusu yüzde 32 artıyor. Keza Hollanda’da aynı dönemde aşırı dozdan ölümler 103’den 235’e, İrlanda’da 127’den 225’e çıkmış. Tabii AB içinde rakamların iniş çıkış gösterdiği ülkeler de var. Bir azalış görülmesine rağmen mesela Almanya’da rakamın hala bin 333 olması, bence önemlidir. Türkiye’de 2013’te 232 olan can kaybı hızlı bir yükselişle 2017’de bir artış göstererek 941’i gördü. Bu aslında hepimize alarm veren bir rakam oldu. Şu an Ekim ayı sonu itibariyle 317. Tahminimiz 500, 550, 600 civarında uyuşturucudan doğrudan ölümlerin rakamları 2018 sonu itibariyle tamamlanır düşüncesindeyiz. Yükseliş trendini aşağı döndürmek önemli bir kırılmadır” diye konuştu.
Bakan Soylu, önleyici olarak Türkiye’de ciddi adımlar attıklarını belirtti.

“Türkiye’de milyon kişi başına yüksek dozda uyuşturucu kullanımı sonucu ölüm rakamı 17”
“Burada asıl odaklanmamız gereken nokta ise bugün Avrupa nüfusunun yüzde 25’inin 60 yaşın üstünde olduğudur” diyen Soylu, “Dolayısıyla uyuşturucu meselesinde batının kapısındaki tehlike, aslında tamamen gelecekteki nüfus projekiyonlarıyla ilgilidir. Sorun bana göre şu an göründüğünden çok daha büyüktür. Bir kıyaslama olması açısından söylüyorum, Türkiye’de 15-64 yaş aralığındaki nüfusta milyon kişi başına yüksek dozda uyuşturucu kullanımı sonucu ölüm rakamı 17, Avrupa ülkelerinde ise 25.6’dır. Uyuşturucunun kullanım etkisinin sadece can kaybı olmayıp üretmeyen, verimsiz bir gençlik oluşmasına sebebiyet vermesi de işin daha farklı bir boyutunu oluşturmaktadır” dedi.

“Avrupa iyi niyetli değil”
Uyuşturucunun ürettiği ikinci tehdidin terör ve düzensiz göçü finanse etmesi sorunu olduğunu işaret eden Bakan Süleyman Soylu, “Bana sorarsanız en az doğrudan ölümler kadar önemli bir meseledir. Eğer terörün olmadığı bir dünya istiyorsak, uyuşturucunun olmadığı bir dünyaya ulaşmalıyız, denklem bu kadar basittir. Biz Almanya değiliz. Norveç, İsveç, İngiltere değiliz. Afganistan şurası, Pakistan, İran, Irak Suriye, Fas, Yemen, Tunus, bunların birçoğunda istikrarsızlık vekalet savaşları var. İki gün önce okuduğum bir istihbaratta, Deyr-i Zor’da çıkan ve bugün Amerika marifetiyle birazda PYD’nin kontrolünde olan petrolün bölge içindeki taşınmasında DEAŞ ve PYD’nin hangi ilişkiyi kurduğunu çok net şekilde ortaya koyuyor. Hangi gruplar, ne kadar para kazanıyorlar. Ne kadar parayı birbirlerine veriyorlar. Yıl içinde Deyr-i Zor’dan çıkan petrolün ne kadarını nereye sevkediyorlar. Bu petrolden DEAŞ, PYD ne kadar ortaklık olarak para kullanabilme kabiliyetine sahipler. Buna kaçak tütün ve sigara, insan kaçakçılığı diğer kaçakçılık, bütün bunları eklediğinizde ortaya ciddi bir finansman çıkıyor. Bu finansmandan kimse kolay kolay vazgeçmek istemez. Uluslararası alanda ciddi bir işbirliği ortaya konulmazsa, bugün ciddi bir işbirliği ortaya koyuluyor mu? Bu salonda evet demek isterdim ama koskoca bir hayır. Düzensiz göç ve uyuşturucu meselesinde de işbirliği yapılmaktadır. Kimyasal uyuşturucunun Türkiye ve Türkiye üzerinden Ortadoğu’ya nakline Avrupa sessizdir. İyi niyetli değildir” dedi.
Aynı durumun doğudan batıya gelen doğal uyuşturucu konusunda da mevcut olduğunu dile getiren Soylu, bu konuda işbirliği içinde önlem alınmadığından yakındı. Uyuşturucu meselesiyle uğraşmak zorunda olduklarının altını çizen Bakan Soylu, 2019’a yönelik önleyici, mücadele eden ve rehabilite eden bütün meselelerini harita olarak ortaya koyma yönünde revize ettiklerini kaydetti.

“Yıllık geliri 1.5 milyar dolar”
Torbacıyla, üst satıcısıyla da, rehabilitasyonuyla da her noktada ilgilenmek zorunda olduklarını vurgulayan Bakan Soylu, “Biz doğru bir zeminde duruyoruz. Uluslararası bir toplumda böyle bir sonla karşılaşmak istemeyecektir. Para olmazsa terörde olmayacaktır. Uyuşturucunun terör örgütlerinin en büyük gelir kaynağı olduğu bu konuyla ilgilenen herkesin bildiği gerçektir. Daha önceki pek çok konuşmamda PKK terör örgütünün yıllık gelirinin 1,5 milyar dolar olduğunu ifade etmiştim. Türkiye, uyuşturucu ticareti noktasında belki de olabilecek en talihsiz coğrafi konumda bulunmaktadır. Dünyanın en kıymetli arazisinde oturuyoruz. Uyuşturucu ve düzensiz göç konusunda maliyetlerimizin olduğu bir arazide oturuyoruz. Doğumuzda afyon ticaretinin kaynağı olan Afganistan var. Batımızda ise sentetik uyuşturucunun üreticileri olan Avrupa ülkeleri. Bu her iki dünya arasındaki hemen hemen bütün hatlar bizim ülkemizden geçmektedir. Hem kara hem hava hem de deniz yoluyla” ifadelerini kullandı.

“ABD ödeyecek”
“Dolayısıyla çok ciddi bir sorumluluk sahasına sahibiz” diyen Bakan Soylu konuşmasına şöyle devam etti:
“Polisimiz, jandarmamız ve bunların yanı sıra çok ciddi bir gayret gösteren Sahil Güvenlik Komutanlığımızla bu işin takibindeyiz. Uyuşturucu, terör bağlantısında batılı ülkeler maalesef PKK özelinde de anlaşılmaz bir tutum içindeler. Bakın 2009 yılında ABD Hazine Bakanlığına bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi, PKK terör örgütünün üst düzey yöneticileri olan Murat Karayılan ve iki kişiyi daha önemli yabancı uyuşturucu kaçakçıları olarak ilan etmiştir. Aynı ofis, 20 Nisan 2011 tarihinde Cemil Bayık, Duran Kalkan ve diğer bazı sözde yöneticileri ‘özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçıları’ olarak ilan etmiş ve bunlara ilişkin finansal tedbirleri devreye aldığını duyurmuştur. Bu Amerika’da çok üniversite, çokta akıllı adam vardır. Bizimle dalga mı geçiyorlar. Nasıl bir devletsin sen. Bugün Orta Doğu’daki yaşanan cinayetlerin sebebi biz miyiz? Bu travma 21. yüzyılın tamamını kapsayacak bir travmadır. Bu travma sadece Suriye’de yok Almanya’nın göbeğinde var. Binlerce kilometre öteden bu iş bana dokunmaz diye kimse düşünmesin. Bunun bedelini ABD’de ödeyecek. Bu travma 21. yüzyılda bütün ülkeleri kapsayacak bir travmadır. Ve şimdi 3 tane terör örgütü üyesini ben arıyorum diye tüm dünyaya ilan ediyorsun. Kim sizin samimiyetinize inanır. Daha bundan 3 gün önce adamlarınız yine Kandil’de pazarlık aşamasındaydı. Birbiriyle kopan iki grubu birleştirmek için çaba sarfediyorlardı sanki ailenin reisi gibi. Bu kadar açık bir şekilde bunu yapmak bir ülkeye yakışmamalı.”

“9 bin ton”
Uyuşturucu meselesinde ABD’nin Afganistan’ı işgal ettiğinde 200 tondan uyuşturucunun 45 kat arttırıldığını aktaran Soylu, “9 bin tona çıkardılar. Niçin işgal ettin. Huzur getirmek için sözde tüm ülkelere yaptığı gibi. Gücün bu kadar vahşileştiği savaşsız bu kadar kayıpların yol açtığı dünya tarihinde bir dönem yaşanmamıştır. İki ülke birbiriyle savaş ediyor durumda değil ama savaşlardan çok fazla kayıplar veriliyor. Böyle bir dünyanın içerisindeyiz” dedi.
Türkiye’de toplumsal seferberlik konusunda bir eksiklik olduğunu ifade eden Soylu, sorunların çözülebilmesi için sorunun içine girmenin önemli olduğunu vurguladı. Europol tarafından hazırlanan 2011 AB Terörizm Durum ve Eğilimler Raporu’nda PKK’nın terörist eylemlerini finanse etmek için uyuşturucu ve insan ticareti yaptığının açıkça belirtildiğini kaydeden Soylu, “ İnterpol raporlarına göre 1992 ve 1994 arasında PKK’nın Avrupa uyuşturucu pazarının yüzde 60-70 arası kısmına hakim olduğunu, 2005’ten itibaren de yüzde 80’ini kontrol ettiği açıkça belirtilmektedir. Ayrıca AB içinde en tehlikeli uyuşturucu türü olarak kabul edilen ve 2016’da uyuşturucuya bağlı ölümlerin yüzde 82’sine sebep olan opioidlerin kaçakçılığını da balkan rotası üzerinden koordine eden örgüt, yine PKK terör örgütüdür. Yine bir tuhaflık, 2002 yılında Afganistan’da haşhaş ekili alanların miktarı 17 bin hektardı. ABD müdahalesi sonrası bu rakam hızlıca arttı ve bugün 328 bin hektar civarındadır. Üretilen afyon miktarı da geçen yıla oranla yüzde 63 artarak 9 bin tona ulaşmıştır” diye konuştu.
Soylu şöyle konuştu:
“PKK ve uyuşturucu arasındaki organik bağ bu kadar açıkken, Avrupa’nın ve ABD’nin resmi kurumlarının kararlarına ve raporlarına girmişken örgüte karşı ciddi bir mücadele tavrı görememeyi, bilakis üretim ve dağıtım artışına yönelik adımların gelmesini, hala bu örgüte silah, lojistik destek ve yasal koruma sağlanmasını, 21. yüzyılın medeniyet normlarıyla izah edemiyoruz. Kırmızı bültenle aradığımız PKK’lılara ilişkin iade taleplerimiz, özellikle Avrupa’nın içlerine doğru ilerledikçe asla karşılanmıyor. YPG’nin, PKK’nın şubesi, hatta bizatihi isim değiştirmiş hali olduğu biliniyor. Buna rağmen hala birtakım siyasi manevralarla bu örgüte para, silah, eğitim desteği verilmeye devam ediyor. Birbiriyle savaştığı iddia edilen DEAŞ ve PKK, YPG sahada organize suç konusunda gayet de güzel işbirliği yapabiliyor. Bütün bu fotoğraftan anladığımız şudur ki uyuşturucu ticareti, bugün yaşanan vekalet savaşlarının, başta bahsettiğim kırılma ihtiyacının başat aktörüdür. Uyuşturucuyu bitirmek, küresel siyaseti dizayn etmek isteyen karanlık bir yapının elindeki en büyük argümanı safdışı etmek demektir. Terörden ve uyuşturucudan zarar gören her ülkenin bu mücadeleye katılması gerekir.”

“Küresel samimiyet”
“Ortadoğu’da yaşanan trajediyi hala kendi ülkelerinden uzak tutabileceklerini düşünen bir stratejik akıl, bu tercihe pek de sıcak bakmıyor” diyen Soylu, “Aslında tehlike herkesin kapısında. Herkes bu bombanın üstünde oturuyor ama nedense kimse kendisi için kaygılanmıyor. Dünyada terörle, uyuşturucuyla mücadele edebilmek ve bitirebilmek için gerekli tüm imkanlar mevcut. Eksik olan tek şey, küresel samimiyettir. Türkiye bütün adımlarıyla, bütün çıkışlarıyla bu samimiyet ve kararlılığa sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle cumhurbaşkanımız, bu konuda doğrudan süreci yönlendirmekte ve desteklemektedir. Türkiye özellikle son dönemde terörle uyuşturucuyu eşdeğer gören bir politika izlemektedir. Yakaladığımız her uyuşturucuyla hem kendi ülkemizde hem de dünyada birilerinin hayatını kurtarıyoruz, bunun bilincindeyiz. Ama tehlike Türkiye’nin tek başına halledemeyeceği kadar büyüktür. Umarım insanlık bizim yanımızda saf tutmakta çok geç kalmaz” diye konuştu.
Konferansa Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya, Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Prof. Yılmaz Çolak, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Emniyet Müdürü Mehmet Murat Ulucan, çok sayıda polis ve yabancı davetli katıldı.