İktisat teorisindeki ve bilgi sosyolojisindeki gelişmeler dikkate alındığında iktisadın, üniversite kürsüsünden öğretilmeye başlandığı dönemden beri, temel olarak “tüccar sınıfının söyleminin ve pratik uygulamalarının” teorik bütüncülleştirilmesine hizmet ettiğini söylemek mümkündür. Yani hâkim iktisat bilim olarak, batı kapitalizminin yeşerdiği topraklardan yükselen bir fikirsel birikimi bize yansıtır. İktisat bilimi temel olarak ideolojiktir. Ancak iktisat bilimini meydana getiren ideolojinin, bütünü kapsaması veya bu yeteneğe sahip olması gerekir. Hegel’e göre iktisat, bu dünyanın temel şeklidir. İktisat ve ekonomi kavramları da kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır. İdeoloji, aslında iktisat politikalarında kendini daha çok hissettirir. Bunun nedeni her zaman bir alternatif politikanın olma olasılığıdır. Bu politikaların seçimi de araştırmacının ya da karar verecek olan birimin ideolojik görüşüne bağlıdır. Örneğin bir ekonomide işsizlik sorunu baş gösterdiğinde biri ücretlerin düşürülmesi diğeri de devlet yatırımlarının arttırılması gibi iki farklı politik uygulamada özel sektör birinci planı emekçiler ise ikinci planı kendisine uygun görecektir. Bu farklılığı yaratan temel nedense çıkarların burada kararları etkilemesidir. İktisat teknik bir bilim olma hedefi taşıdığı görülmektedir. Ancak neo-klasik paradigmayla ortaya konulan teorik modeller, reel dünyada olup biteni anlaşılmasında yetersiz olduğu gözlemlenebilir. Günümüzde iktisat bugün krizdedir. Bugünkü haliyle egemen iktisat teorisinin sınırları içerisinde yapılan iktisat eğitimi, dünyayı algılamakta yeterli ve geniş bir perspektif oluşturamadığı bir gerçektir. Bugünkü manada iktisatçılar dinamik analizlerine gönderme yapmayı severler. Ama buradaki dinamizm, sadece elamanları tamamen hayal ürünü olan matematiksel denklemlerde yer alır. İktisadi ideolojilerin varlığı iktisat düşünceleri arasındaki ilişkilerinde karmaşıklaşmasına neden olmuş çözüm yerine tartışmalar eksik olmamıştır. Kanımızca bunun tek nedeni iktisatçılar arasındaki ideolojik tercihlerdir. Kimin çıkarı nasıl ve şekilde korunacaktır? Çıkar savunması ne ölçüde olmalıdır? gibi sorular tartışma ortamlarında yer alacaktır. İdeolojilerin bu denli derin tartışmalar yaratması ve farklı farklı olmasının bir nedeni de iktisat öğretimi ile alakalıdır. Hunt-Schwartz gibi iki Marksist yazar bu konu hakkında şunları söylemiştir:

”ABD’de iktisat öğretimi çoğu zaman araştıran, meraklı ve radikal öğrencileri sistemli bir şekilde “koşullandırma” sürecidir. Sonsuz okuma listeleri. Durup düşünmeye ve alternatif teorilere vücut buldurmayan bir süreç! Temel mekanizma öğrencileri kapitalist sistemin koruyucuları yapacak şekilde programlamaktır.” Günümüzde özellikle küreselleşme süreci ile beraber sahip olunan genel görüş, liberal ideolojinin hem ürünü hem de savunucusudur. Buna göre, ekonomik ideoloji olarak liberalizm ekonomik sistem olaraksa kapitalizm dünya sahnesinde yer almaktadır.

Liberalizmin aslında bugün için terim siyasal yelpazenin farklı noktalarını kapsayan özgürlük temelli bir düşünce çizgisini tanımlamaktadır. Ekonomik sistem olarak kapitalizm, üretim araçlarının sahipliğinin ve denetiminin özel kesimin elinde olduğu bir sistem olarak tanımlanabilir.

Sonuçta, hâkim iktisat iktisadi ajanları rasyonellik, atomisite gibi başlangıç kabulleri ile şekillendirerek ve ceteris paribus gibi yardımcı unsurlarla teorilerini oluşturarak iktisadi faaliyeti kapalı bir sistem haline getirmektedir. Yani hâkim iktisat teorisi gerek piyasa ekonomisinden gerekse pozitivist bilimin kesinlik, kontrol şeklindeki amaç-rasyonel niteliğinden aldığı bilişsel ve sosyal çıkarları ile iktisadi ilişkileri önceden ve dışsal olarak bilinebilir hale getirmiştir. İktisat politikalarının formülasyonunda temel mantık politika için en iyi kılavuzun piyasa ve piyasaların da tam rekabetçi olduğu varsayımıdır. Oysa, istisnasız bütün iktisatçılar bunun böyle olmadığını bilirler. Üstelik o teoriler kurulurken de böyle kurulmamıştı. Bu asla, bir iktisat değil, ustaca kamufle edilmiş bir ideolojidir ve bu haliyle faydasız olmaktan da beterdir. Başka bir deyişle hâkim iktisat, açıklaması gereken unsurları neden olarak kabul ederek, oluşturduğu kapalı kutu içerisindeki konumunu evrenselleştirip meşrulaştırabilecek bir düzleme sahip olmuştur.

Prof. Dr. Y. Koray DUMAN