Çok ilginç bir seçim olacak 23 Haziran seçimi.

Evet, bilerek “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” kısmını yazmadım. Çünkü olayın İstanbul’a belediye başkanı seçmenin çok ötesine geçtiği düşünüyorum.

İş neden buraya geldi, biraz bakalım.

Öncelikle bir itibar meselesi oldu iktidar ve muhalefet kampları için. Türkiye’nin en büyük ilini kazanmak. İlerisi için de çok sinyaller barındıran sonuçlar üretecek genel seçimlerde. Sonuçta ülkedeki toplam seçmenin yaklaşık onda bir orada yaşıyor. En büyük oy deposu İstanbul.

İkincisi, yaklaşık 10 milyar dolar (60 milyar TL) olan devasa bütçeye hakim olmak çok önmeli. Partilerin maddi güçleri buralardaki ihalelerle, işe alımlarla, harcama yöntemleri ile desteklendiği artık aşikar. Hangi taraf olursa olsun bu geçerli. Bal tutanın parmağını yalamasına alıştık artık milletçe.

Üçüncüsü, genel seçim zamanı halkın kararını etkilecek en kolay propaganda malzemesi üst yapı yatırımlarıdır. Bunlar da genelde belediyelerin desteğiyle etkin kullanılabilir. Yani seçmenin mutluluğu veya mutsuzluğu üzerinde, çok farkında olmasa bile, yaşadığı bölgedeki belediyenin önemi büyüktür. Yapılan üst yapı yatırımları ile övünecekseniz belediye sizin olmalı. Akp bugüne kadar seçmenle ilişkisini hep yol, köprü, bina yatırımları ile kurduğu için, Türkiye geneli büyükşehir belediyelerinin çoğunu kaybetmekten zaten çok rahatsız. İstanbul’u elinde tutup, oraya daha çok yüklenip, 4 yıl sonraki genel seçimlerde, oluşan farkı halkın önüne koymak istiyor. O da giderse, seçmene başka şeyler anlatmak zorunda kalacaklar. Bu da ellerindeki kadrolarla pek uygun değil gibi görünüyor.

Dördüncüsü, İstanbul o kadar büyük ki, belediye başkanı eğer sizin kontrolünüz altında değilse, sizin sözünüzden çıkmayan, kendini arka planda tutacağına emin olmadığınız bir kişilik ise, yeni bir siyasi rakiptir artık.

Tüm dünyanın tanıdığı, yaptıkları, yapmadıkları ile herkesin ilgisi üzerinde olan, popüler bir “seçilmiş” liderdir İstanbul’u yöneten kişi. Bakmayın, Erdoğan sonrası geri planda olmayı kabul etmiş başkanlara, orası çok popüler bir makam. En son, bir hafta önce, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan (Sadık Han) ile ABD Başkanı Trump arasında, Trump’ın ziyareti öncesi bir gerilim yaşandı. ABD Başkanı, terbiye sınırlarını aşsa da, Sadık Han’ı muhatap almak zorunda kaldı.

(Bu arada Han’ın müslüman olduğunu da belirtelim. İstanbul’da bir gayrimüslimin başkan adayı olmasına herhalde bir yüz yıl vardır sanırım. Neyse konumuza dönelim.)

Paris ve Newyork belediye başkanları da benzer bir şekilde güçlüdür. Ege sahilindeki bir belde belediye başkanı havasındaki Kadir Abi (Topbaş) düşürdü oranın karizmasını.

Eğer kazanan Ekrem İmamoğlu olursa, yani gölgede kalmayacak bir başkan olursa İstanbul’u yöneten, göreceksiniz o makamın gerçek seviyesini.

Beşincisi, İstanbul bu ülkedeki en kozmopolit şehirdir. Doğu’dan, Batı’dan, Karadeniz’den, Anadolu’nun her köşesinden insanların yaşadığı bir yer orası. Zaten seçim çalışmaları için bir adayın Karadeniz’e, diğerinin Güneydoğu Anadolu’ya gidip oralarda miting yapması bunun en açık göstergesidir. Ülkenin genel siyasi durumunu yansıtır İstanbul.

Yani İstanbul, sadece İstanbul değildir.

Tüm Türkiye’nin nabzı orada atacak 23 Haziran’da.

Bakalım göreceğiz sonucu.

Ama şu kesin ki, Cumhur İttifakı kazanırsa, karşı taraf çok büyük bir mağduriyet söylemi başlatır ve bir müddet epey de etkili olur halkın gözünde. Yine de genel seçimlere kadar bu durumu devam ettirebilirler mi bilemiyorum.

Eğer, Millet İttifakı kazanırsa, yukarıda saydığım nedenlerden dolayı Akp için sonun başlangıcı olur. Ve İmamoğlu’nu ilk seçimde, Erdoğan’ın karşısında Cumhurbaşkanı adayı olarak görürüz.

Şimdi hala bu seçime, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi diyebiliyor muyuz?