Her meslekte olduğu gibi polislikte de iyi polis kötü polis vardır. Nerden aklıma geldi, Cuma akşamı FOX TV Ana Haber Bülteni’ni izlerken verilen bir polis haberinden çok etkilendim. Bir trafik polisinin görevli olduğu bölgede kaçak taş ocağı var. Bu kaçak taş ocağının önünden her gün amirleri, kaymakam geçmesine rağmen taş ocağı harıl harıl çalışıyormuş. Polis de bu ocağın hafriyat kamyonlarını yakaladığı yerde ceza keserek bu ocağa karşı adeta savaş başlatmış. Bu ocağın kaçak olduğunu tüm yetkililere anlatmasına rağmen polisi dinleyen yok, Üstelik azar üstüne azar işitiyormuş. Bu duruma üzülen polis emekli olur olmaz ilk işi elindeki belgelerle savcılığa koşarak suç duyurusunda bulunmuş.

İşte ben buna kahraman ve vatansever polis derim…

Aklıma adliye polis muhabirliği yaptığım yıllar geldi…

Bizim çalıştığımız yıllarda polis ve gazeteci arasında saygı vardı, kimse kimseyi sevmek zorunda değildi, ama biz birbirimizi çok severdik. Merkez Emniyet Müdürlüğü o yıllarda Çallı’daydı. Memuruyla amiriyle arkadaştık, dosttuk. İş sonunda bazen Müdürlük binasının yanındaki kahveye gider okey çevirir, takışırdık…

Başmüdür ve yardımcıları da zaman zaman bizim eski Özel İdare Binası’ndaki Gazeteciler Cemiyeti lokaline gelirlerdi. Ben çiğ köfte yapardım. Sohbet eder görüş alışverişinde bulunulurdu.

Kim kimdi, hangi görüşten, hangi tarikattandı hiç düşünülmezdi…

Bölgemizde bir Atom Karınca vardı Trafik polisi, kısa boylu.

Allah rahmet etsin adını hiç birimiz bilmezdik ama sevimli bir yüzü vardı. Babacan tavırlarıyla ceza kesmek yerine, nasihat eder uyarırdı. Dürüst ve namusluydu…

Milliyet Gazetesi 1988’li yıllarda Özel İdare Binası’nın tam karşısındaydı. O caddeye bakan esmer uzun boylu Malatyalı olduğunu bildiğimiz bir Trafik polisi vardı. Dedim ya İl Özel İdare binası önü olduğu için Vali dahil her gün üst düzey insanlar geçerdi binamızın önünden. Antalya’nın sıcak yazında polis arkadaşın her yerinden ter aksa da, o yolları gözler kendi deyimiyle ‘’Amirlerimden laf işitmek istemem’’ derdi. Bu nedenle zaman zaman biz ona soğuk su götürürdük. Kana kana içerdi.

Günlerden bir gün ben binamızın altındaki AYDA Pastanesi önünde sahibi Abdullah beyle sohbet ediyorduk. Bir siyah Mercedes kaldırıma park etti. Polisimiz her zamanki kibarlığı ile arabadan çıkan göbekli adama burada park etmenin yasak olduğunu söyledi. Adam kaba ve terbiyesiz. Polise sert bir şekilde hakaret etti. Polis de ısrarla amirlerinin gelip geçtiği yer olduğunu söylemesine rağmen Mercedes’li adam gittikçe kabalaşarak küfürlü sözler sarf etmeye başladı. Ben buna dayanamayarak araya girip adamı devletin polisine hakaret edemezsiniz diyerek uyardım.  Bana da hakaret edince benden kafayı yedi ve yere yıkıldı. Elindeki deri çanta da yere düştü. Hızla yerden kalkarak çantaya yöneldi. O esnada pastane sahibi Abdullah Bey, ‘’Dikkat çantada silah var diye bağırdı. Ben anında çantaya bir tekme vurarak uzaklaştırdım. İkinci tekme de yerdeki adama geldi. İşte o anda ben hâkimim, ben hâkimim diye bağırmaya başladı. İnsanlar araya girerek, beni uzaklaştırdılar. Polis ekibi geldi ve ekip gelmeden bizim Büro şefimiz Emniyet Müdürünü arayarak durumu anlatmış. Ekibe vatandaşlar adamı suçlayarak kavga ettiği şahsı tanımadıklarını söylemişler oysa ben o sırada ofisimde idim. Polisi halkın sahiplenmesi gerek emniyet müdürünün gerekse olayı duyan vali beyin çok hoşuna gitmiş ’ki polis arkadaş daha uzun zaman aynı görevini sürdürdü.

Tüm bunlar nerden çıktı diyeceksiniz…

Cuma günü saat 17.45, yani saat altıya çeyrek var ben kent merkezinden eve gidiyorum. Burhanettin Onat alt geçidinden çıkınca Kırcamii yönüne döner dönmez Vakıf çiftliğinin hemen önünde polis barikat kurmuş, o istikamete giden motosikletlileri durduruyorlar. Ben yolun en solundayım. Yanı başımda kırmızı renkli Renault Clio var ve sürücüsü bir bayan. Sürücü kemerini takmamıştı.  Polisleri görür görmez sanırım panikleyen bayan direksiyonu sola doğru kırdı. Bu arada kadını uyarmak için kornaya bastım. Birden toparlanan kadın, bu kez sağa kaçtı. Sağda araç olmadığından büyük bir şans eseri kazasız yoluna devam etti. İşte o anda polis durmamı söyledi. Ben de geçmiş olsun diyecek sandım ama tam tersi bana kızgın ifade ile çek sağa dedi.

Sağa çektim, başka bir polis geldi…

Durumu ona anlattım, ‘’Bayanın belki ehliyeti bile yoktu, kemer takmamıştı, her türlü trafik kuralını çiğneyerek üstüme çıkacaktı kornayla uyardım ama polis arkadaş bana kızdı galiba’’ dedim. Güldü ve sorun yok özür dilerim. Kimlik numaranızı verir misiniz dedi verdim ve yoluma devam ettim…

Ne oldu…

Neden o bayan değil de, ben durduruldum?

Polisin amacı neydi?

Emniyet Müdürümüzün polisin vatandaşlara karşı tavır ve hareketlerine ne denli saygılı olduğunu bilmeyen yok. Umarım bu konuyu da aydınlatır, trafik kurallarını çiğneyen hanımı değil de beni neden durdurduğunu polis memuruna sorarak yanıtını bulur umarım…

İşte bu yüzden başlıkta iyi ve kötü polis diye yazdım. İyiler ülkemizin fedakâr polisi, kötüler ise çürük elmadır ve ayıklanmalıdır…