Rakamların cinsiyeti var mıdır?

Birlikte bakalım.

2018 yılı Ocak ayında 13 kadın öldürüldü. Şubat 25 kadın, Mart 14 kadın, Nisan 20 kadın, Mayıs 25 kadın, Haziran 23 kadın, Temmuz 20 kadın, Ağustos 20 kadın, Eylül ayında 23 kadın öldürüldü. (Kaynak Bianet)

2017 ve öncesi rakamlar için internet arama motorlarına “kadın cinayeti” yazmanız yeterlidir. Tarama sonuçları hızla sayfalar halinde dökülecektir. Peşinen söyleyeyim, ürkütücü bir tablo sizi bekliyor. Çıkaracağınız nida ve yüzünüzün alacağı manzarayı tahmin ediyorum!

Peki, 476 sayısını duyan var mı?

Yazının sonuna doğru açıklık kazanacak kocaman bir sayı birlikteliği. Sıradan, soğuk, kendi halinde rakamlar gibi duruyor! Kim bilir belki sosyal bir sorunun matematik dilinde toplamıdır.

Kadın cinayetleri ile ilintili verilerin rakamları sürekli olarak değişmekte ve katlanarak artmaktadır. Bu artış, istatistik olarak kayıtlara geçmekte, raporlarda yerini almaktadır. Polis kayıtları tutulmakta, zabıtlar yazılmakta, çok paydaşlı toplantılarda konuşulmakta, ulusal ve uluslararası kuruluşların gündemine taşınmaktadır.

Kâğıt üzerinde olması gerekenler ve yasalar çerçevesinde emredilenler uzmanlarca gerçekleştirilmektedir. Diğer taraftan, yerel yönetimler, kadın sivil toplum örgütleri, feminstler, profeministler, aktivistler insan hakları savunucuları kadına yönelik hak ihlallerini önlemek için var güçleri ile çalışmaktadır.

Ancak bu da yeterli değildir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda toplumsal bir tepki, ses, harekete ihtiyaç vardır. Yıllar içinde çok uluslu kampanyalar düzenlendi. Tanıtım videoları çekildi. Kitlesel eylemler yapıldı…

Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi ile ilgili verilen her mücadele tarih çizelgesinde yerini almıştır.

Türkiye’de kadın çalışmaları tarihinde öyle bir mücadele ve farkındalık çalışması vardır ki rakamların, raporların, söylemlerin, sloganların yanında dimdik ayakta durmakta şekli, yapısı, kapladığı alanı ile kadın haklarının, kadın cinayetlerinin simgesi, toplumsal hafızanın sembolü olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Kadın çalışmaları ile ilişkili olanların adı gibi bildiği, diğerlerinin yanından geçip giderken bile merak etmediği parkın orta yerinde kırmızı demir konsüksiyonun adı:

Alyazma Anıtı…

Muratpaşa ilçe sınırlarında yer alan anıtın hikâyesi şöyledir:

4 Şubat 2010 tarihinde Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin tüm sivil toplum örgütleriyle yaptığı toplantıda, kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı çıkmak, toplumda bu konuda duyarlılık geliştirmek amacıyla bir kadın cinayetleri anıtı yapılmasına karar verilmiş ve bu konuda çalışacak bir komisyon oluşturulmuştur.

Prof. Dr. Meriç Hızal’ın “Alyazma” adlı eseri ülke genelinde oluşturulan seçici kurulla 02.09. 2010 tarihinde seçime katılan 12 eser arasından seçilmiştir.

Muratpaşa Belediyesi desteği ve Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi işbirliği ile 8 Mart 2012 Dünya Emekçi Kadınlar gününde anıtın açılışı gerçekleştirilmiştir.

Üzerinde, o yıla kadar öldürülen kadınlardan ancak 476’sının isminin ve memleketinin yazıldığı metal levhalardan oluşan Alyazma Anıtı, yaklaşık 6 metre yüksekliğinde 100 m² içine girilebilen bir yazma formunda tasarlandı. Anıt, Antalya Muratpaşa Belediyesi Bayındır Mahallesi Palmiye Parkı içinde yeşil alanda bulunmaktadır.

Dünyada örneği var mı bilmiyorum ancak Türkiye’de bir ilk olan anıtı yapan Meriç Hoca’nın imgelem dünyasından anıtla ilgili bize aktardığı anlam yükü şöyledir:

Yapının kanatlı üçgen formu boş, sahipsiz bir al yazmayı kırmızı renk kadını, yaşamı aynı zamanda cinayetleri simgeler.

Sol üst planda, basın taranarak bulunacak namus ve töre cinayeti mağduru kadınların adları, tabandan yukarıya (günümüzden geriye) giderek silinecek şekilde ve dış yüzden doğru okunacak biçimde oyma olarak yazılır.

Gündüzleri dışarıdan gelen ışık huzmeleri bu isimleri parlaklığı ile derinlik etkisi yaratan ve siyah rengiyle ölümü, karanlığı, kederi simgeleyen zemine yansıtır.

Geceleri sol ön kanat içine yerleştirilmiş iki projektör, yan yüzleri içeriden aydınlattığında bu isimler ışık huzmeleri halinde gökyüzüne yayılır.

Rakamların cinsiyeti var mıdır? Sorusuna, şimdi siz bir yanıt verebildiniz mi?

Rakamların yine de cinsiyeti yoktur ama öldürülen insanların cinsiyeti açıktır: KADIN.

Ve öldüren insanın cinsiyeti de biliniyor: ERKEK.

476 kadının adı demir plakalarda ölümsüzleştirildi. Ya diğerleri? Alyazma, bütün ihtişamıyla kaidesi üzerinde yükselirken acı bir ağıt gibi cinayete kurban giden faili erkek, isimsiz kadınların adını fısıldıyor.

Kim mi o kadınlar?

Anıta ve rakamlara sığmayan intihar etti, kazaya uğradı zannedilenler, yüzü tanınmayanlar, duyulmayanlar, gizlenenler, bilmediklerimiz, unutulanlar, adı olmayanlar… Erkekler tarafından öldürülen dünyanın her yerindeki kadınlar…

İsimleri ölümsüzleştirilen kadınların yer aldığı Alyazma Anıtı’nı bütün erkekler ziyaret etmeli ve öldürülen kadınların sessiz çığlıklarını iliklerine kadar duyarak, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda en ön safta yer almalıdır.

Eğer bir gün yolunuz Antalya Muratpaşa’ya düşerse, Alyazma Anıtını ziyaret edin. Anıtın içine girin ve orta yerinde durun. Üstünüze, başınıza düşen öldürülen o kadın isimlerinin gölgeleri size Nazım Hikmet’in şu dizelerini düşündürmez ise daha edecek bir sözüm yoktur:

Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim.

 

 

İlyas DAŞTAN