HALİDE ONBAŞI (HALİDE EDİP ADIVAR) Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.

NEZAHAT ONBAŞI (NEZAHAT BAYSEL) Albay Hafız Halit Bey, komutasındaki 70. alayla birlikte Milli Mücadele saflarına katılmış eşi öldüğü için küçük kızını da yanında götürmek zorunda kalmıştır. Böylece kader küçük Nezahat’ı, daha 9 yaşındayken cepheyle tanıştırmış, 12 yaşına kadar tam üç sene müddetle cephelerde bilfiil babasının yanında savaşmıştır. Nezahat Onbaşı babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuştu.

ŞERİFE BACI Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu’da bulunan cephaneleri Ankara‘ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak öldü. Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış bebeğine de sarılıp onun donmaması için uğraş vermiştir.

FATMA SEHER ERDEN (KARA FATMA) 1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendiğinde Balkan Savaşı’na katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul‘a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir‘in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir’e geçerek kurtuluşu için savaştı. Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.

HALİME ÇAVUŞ Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı.

HAFIZ SELMAN İZBELİ Kurtuluş Savaşı sonrasında Kastamonu’daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti. Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker Kastamonu’ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti. Hafız Selman hanıma milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti.

GÖRDESLİ MAKBULE Makbule Hanım daha bir yıllık evli iken eşinin yanında Milli Mücadele’ye katılmıştır. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir‘i işgaliyle Batı Anadolu’yu işgale başlaması sonucu 7 Kasım 1921’de kocası Halil Efe ile Türk çetelerine katıldı. Yunan kuvvetleriyle çıkan çatışmalarda bulundu. Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olmuştur.

ÇETE EMİR AYŞE Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış ve Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlarla savaşmıştı. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı.

TAYYAR RAHMİYE Adanalı Rahmiye Hanım, 1920 yılında Türkler ile Fransızlar arasında yapılan Kurtuluş Savaşına katılmıştı. Savaşta çarpışmalara katılmıştır. 1920’de Türk askerlerinde yorgunluktan duraksama olunca, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş ve askerlerin toparlanmasını sağlamıştır. Ateş hattındaki iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştu.

Dün Cumhuriyet Bayramını kutladık. Cumhuriyet ilan edileli 95 yıl olmuş. Neredeyse bir asır geçmiş. Bir asır önce cephede savaş veren kadınımızın şimdiki durumuna bir göz atalım. Kadına yönelik şiddet tam gaz devam ediyor. Kadın cinayetleri gittikçe artıyor. Sürekli kadınları kapatmaya çalışan bir zihniyet, hortluyor. Siyasiler kadını ne seçmen olarak görüyor, ne de seçilecek birey. Oyu kocasından istiyor, adayı erkeklerden yapıyor. Kadın çalışsın istemiyor. Hala yanında kadın çalıştırmak istemeyen bir zihniyet var. Kızım staj yapmak için veterinere başvuruyor, bayan stajyer alamayız deniyor. Çalışan kadın bile evinde çamaşırı yıkıyor, yemeğini yapıyor, bulaşığını yıkıyor, çocuğuna bakıyor, kocasına ütülü gömlek yetiştiremeyince yine dayak yiyor. Kurtuluş savaşının nice kadın kahramanı var. Bu yazdıklarım simge olanları. Acaba düşmanın üzerine ölüme koşarken 100 yıl sonra bile kadınların bu cefaya katlanacakları hiç akıllarına gelir miydi? Sanmam. Aynı erkekler gibi, Cumhuriyet için canlarını hiçe sayan tüm kadınlarımızın önünde de hürmetle ve saygıyla eğiliyorum.

YAŞASIN CUMHURİYET, İNADINA CUMHURİYET…

Esen kalın…