Aydınlıktan korkanlar, karanlık düşüncede olanlara yol gösteren, ışık tutan, aydın sorumluluğuyla yazan ve çizen ama asla susmayan, korkmayan, ne pahasına olursa olsun kalemini kırdırmayanları, düşman bilirler, hedef seçerler. Ocak ayında başta araştırmacı gazeteciliğin yüzakı Uğur Mumcu olmak üzere demokrasi savunucuları karanlık düşünce ve karanlık zihniyetin uşaklarınca, maşalarınca hunharca katledildi. ‘Tam Bağımsız Türkiye’ isteyen aydınlarımızı her yıl 24 Ocak-2 Şubat tarihlerinde ‘Adalet ve Demokrasi Şehitleri Haftası’nda anıyoruz.

Ocak ve Şubat aylarının uğursuz günleri

Ocak ve Şubat adalet ve demokrasi için en çok şehit verdiğimiz aylar oldu. Kalemini kırdırmayanlardan Gazeteci Metin Göktepe 6 Ocak’ta gözaltında iken polis dayağı ile öldürüldü. 19 Ocak’ta Agos Gazetesi’nin Genel yayın Yönetmeni Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink öldürüldü. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu ile birlikte Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, Hizbullahcı teröristler tarafından korumalarıyla birlikte şehit edildi. 1 Şubat’ta ise bir başka meslek büyüğümüz Gazeteci Yazar Abdi İpekçi karanlık güçlerin masaşı Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.

Antalya’nın demokrasi şehidi

Düşünenlere düşman olan karanlık zihniyetin katlettiği demokrasi şehitleri arasında aslen İbradılı olan Antalyalı düşün adamı Prof. Dr. Muammer Aksoy da var.. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD)Kurucu Genel Başkanı olan Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Mart 1990’da evine girerken 73 yaşında tesettür konusunda İslam’a karşı tavır takındığı iddiasıyla kendilerine’ İslami Hareket’ adını veren kirli bir yapı tarafından silahlı saldırı ile öldürüldü. Muammer Aksoy, her yıl 31 Mart’ta doğum yeri olan İbradı’da kurucusu olduğu ADD’nin düzenlediği törenle anılıyor.

Gazeteciler en çok şiddet gören meslek grubu

Araştırmacı gazeteciliğin bayrak ismi Uğur Mumcu’ya kurulan hain tuzağın arkasındaki güç ya da güçlerin 28 yıldır hala ortaya çıkarılmamış olması kalemini kırdırmadan ekmeğini gazetecilikten kazananlar açısından kaygı verici. Şurası yadsınamaz bir gerçek ki ülkemizde gazeteciler en çok şiddete uğrayan meslek grupları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bazı kişi ve grupların açık hedefi durumundaki gazetecilerin hiçbir güvencesi de yok. Gazeteci saldırıya uğradığında, şiddet gördüğünde, tehdit edildiğinde arkasında duran, haklarını savunanlar olmadığı için kaderi ile baş başa kalıyor.

Gazetecilere saldıranlar yakalanmadı

Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya’da da gazeteciler saldırıya uğradı, gazeteci ofisleri basıldı, gazeteciler hedef seçildi, tehdit edildi. Antalyalı gazetecilere saldıranlar, gazetecilerin ofislerini basan, gazetecileri tehdit edenler bilindiği halde hiç birisi yakalanmadı, yakalanamadı, yargı önünde hesap vermedi. Saldırıların adresi belli oldu halde üstü örtülmeye çalışıldı. Antalyalı gazeteciler İdris Özyol, Ergin Çevik, Ebru Küçükaydın fiili saldırıya uğradı, gazete ofislerine baskınlar düzenlendi.  Soruşturma ve yargı aşamasında ise suç duyurusunda bulunduklarına pişman oldular. Gazetecilere yönelik saldırıların giderek sertleşen ülkenin siyasi atmosferinden bağımsız değerlendirilemeyeceğinin de altını çizmek gerekli.

Gazetecilere saldıranlar kahraman oldu

Günaydın Gazetesi’nin Antalya Temsilcisi olduğum dönemde yakın çalışma olanağı bulduğum sevgili meslekdaşım Orhan Uğuroğlu ile gazeteci Afşin Hatipoğlu ile Yavuz Selim Demirarağ’a, daha önce de Sabahattin Önkipar’a yapılan saldırılarda görüldüğü gibi gazeteciler sahipsiz, dahası kolluk güçlerinin saldırıya uğrayan gazetecilere yönelik tavırları düşündürücü, endişe verici. Gazetecilere saldıranları bir kahraman ilan etmedikleri kaldı.

Gazetecinin haklarını savunma hakkı yok

Türkiye genelinde de Antalya özelinde de gazeteciler çok zor bir süreci yaşıyor. Pandemide nedeniyle çok sayıda gazeteci işsiz, işi olanlar da adeta boğaz tokluğuna çalışıyor. Gazetecilerin kaderi patronun iki dudağının arasında. Acı ama gerçek Antalya’da sendikalı gazeteci yok. Pek çok iş kolunda olduğu gibi gazete patronları da sendika sözüne bile şaşı bakıyor. Yani gazetecinin haklarını savunma hakkı yok. Gazeteciler bırakın sendikalı olmayı asgari ücretin altındaki ücretinden bile yakınamıyorlar, patron kızar da kapı önüne bırakır diye. Elbette sosyal güvencesi bulunmayan, sendikal hakkı olmayan gazeteci yalnız adam, şiddet de görür, tehdit de edilir, sakıncalı da ilan edilir. Kalemini kırdırır, yandaşlığı seçerse o zaman başka. Bir de Antalya’da gazeteci (gasteci) kılığında her türlü rezilliği sergileyenler var ki onlara herkesin dikkat etmesi gerekli. Bunların örnekleri Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya’da da var…