Kadın tüm gücüyle iterek büyük kütüphane kapısını araladı. Hareketin oluşumuyla meydana gelen toz bulutu ve rahatsız edici gıcırtı, onu kütüphanede karşılayan ilk şey oldu. Kapıyı bir karış kadar aralamayı başardığı gibi aralıktan sıvışıp kendini içeriye attı. Elleriyle sıkı sıkıya tuttuğu kapıya sarf ettiği gücü yavaş yavaş azaltarak, olabildiğince sessiz hareket etmeye çalıştı. Fakat kapı bu beyhude çabayı en umursamaz tavrı ile karşıladı. “Gıcırt.” “Hay aksi.” dedi, kendisinin bile zar zor işittiği kısık bir ses tonuyla. Kapı gıcırtısından gelen bu ikinci karşılama karşısında utangaç bir tavırla kendi kendine söylendi. “Umarım bu gıcırtıda yüksek tavanlı kütüphanenin bir payı yoktur. Yoksa ilk gıcırtı da bu kadar gürültülü müydü?” Yapabileceği hiçbir şey yoktu, zamanı geriye alamazdı ya. Derin bir nefes alıp başını öne eğerek tuttuğu nefesi yavaşça bıraktı. Bu sırada kapı aralığından geçerken yazlık siyah hırkasına bulaşan toz parçasını fark etti. Zamanı geriye alamamanın verdiği hırstan olsa gerek, var gücüyle bulaşan toza fiskeyi yapıştırdı. Hırkasından havaya doğru dağılan tozlar, bu bir dakikalık aksilikler zincirinin kırıldığının işaretiymişcesine gözden kayboldular. “Hayır!” dedi kısık bir sesle. “Bunlar camın üzerindeki tozlar.” Sonra tekrar düzeltti. “Hayır hayır, ikisi de!” Ardından tozlara odaklanan gözleri sağ taraftaki pencereye yöneldi, pencerenin eşiğinde kalın bir toz tabakası vardı. Pencerenin yanında ise içi kitaplarla… Toz içinde kalmış kitaplarla dolu bir kitaplık, onun yanında tekrar bir pencere, tekrar bir kitaplık… Bu sıralama karşı duvara kadar sağdaki duvara eşlik ediyordu. Kafasını sağ tarafa çekip çapraz açıdan kütüphanenin sol tarafına baktı. Solda kalan duvarı yada kütüphanecinin masası görüş açısında yoktu. Sadece üstünde açık bırakılmış kitaplar olan masalar ve sandalyeler vardı, fakat kitapların okurları yoktu. Tabi her yere sirayet etmiş olan tozlar her yerde oldukları gibi oradaydılar. Kapı penceresinden uzaklaştı. Bir süredir kapıyla olan anlamsız tokalaşmanın verdiği bıkkınlık ve içeride kütüphane görevlisi dışında kimsenin olmadığı inancıyla kapı kolunu nazikçe bir çırpıda açıverdi. Araladığı kapıya bakarken şaşkınlığını gizleyemedi. Bu sefer rahatsız edici ses kulağına çalınmamıştı. Hatta kapının açılmasına delalet olan çıt sesi bile ortada yoktu. Duymaktan kaçındığı gıcırtıyı duyabilme umuduyla aralanmış kapıyı sonuna kadar ittirdi ama bu gayreti mutlak sessizliği bozmaya yetmedi. Karşılaşmayı ummadığı bu durumu kabullenmesi çok kolay oldu.(ALINTI)