Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) üyeleri yaptıkları OHAL eyleminde OHAL KHK’ları ile 135 bini aşkın kişinin suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edildiğini ileri sürerek, “Hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır” dedi

KESK üyeleri, OHAL eyleminde OHAL KHK’ları ile 135 bini aşkın kişi fişleme, kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı gibi normal koşullarda suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edildiğini ileri sürdü. KESK adına açılama yapan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) Şube Başkanı Kadir Öztürk, hukukun temellerinin ayaklar altına alındığını iddia ederek, “OHAL’le beraber konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızdan ihraç edilenlerin başvurularından  60 üyenin başvurusu kabul edilirken, 135 üyemizin başvurusu reddedilmiştir. İhraç gerekçesinin yargı kararı ile açıkça ortadan kalkmış olmasına rağmen başvuruların reddedilmesi komisyonun iktidar tarafından neden oluşturulduğunu herhangi bir yoruma, değerlendirmeye yer vermeyecek şekilde gözler önüne sermektedir. Komisyon kendisini yargı üstü görürken, “iltisaklı” olmak gibi hukuki bir yaklaşımla ve iktidarın kadrolaşma hedeflerine uygun şekilde keyfi kararlar vermektedir. OHAL Komisyonunun kendisini mahkemelerin yerine koyması hukuksuzdur ve bu şekilde  kararlar vermesi kabul edilemez. Hukuksal niteliği tartışmalı olan OHAL Komisyonu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumları olan mahkemeleri yok sayarak karar vermesi açık bir Anayasa ihlalidir. Çünkü Komisyon Türkiye’nin hukuk sistemi içinde belirlenmiş bir yargı mercii değildir” dedi.

“DARBE GİRİŞİMİ, EMEKÇİYE”

Sorunların çözümü olarak yapılması gereken komisyonun görev süresi uzatılmadan derhal lağvedilmesi gerektiğini, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlilerinin bütün haklarıyla birlikte görevlerine geri getirilmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, “15 Temmuz’da yapılan darbe girişimi her şeyden önce ezilenlerin, emekçilerin ülkemizde 10 yıldır büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik kazanımlara yönelik gerçekleştirilmiştir. 20 Temmuz sivil darbe sonrası OHAL Kararnameleri ile de OHAL döneminde bile askıya alınamayacak olan ve anayasanın 15. maddesinde güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler çiğnenmiş, darbe girişimi her tür anti demokratik uygulamanın bahanesi haline getirilmiştir. Sadece darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için tedbirler alınması gereken düzenlemeler yerine, Türkiye’nin siyasal toplumsal yapısını değiştirmeye dönük kalıcı düzenlemeler KHK’lar eliyle yapılmıştır. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yapılmaktadır. OHAL’in sadece adı kalmış, ruhu ve uygulamaları korunmuştur” şeklinde konuştu.

“İKTİDARIN HEDEFİNDEYİZ”

Eylem sırasında OHAL ile ihraç edilen Akdeniz Üniversitesi akademisyeni Erdal Gilgil, “15 Temmuz darbe girişimi iktidara bir fırsat yaratmış ve bu fırsat ne yazık ki darbe girişimi yapanlara ülkenin gerici ve demokrat kesimlerini de hedef almıştır. Barış akademisyenleri bu süreç içerisinde barış istedikleri için ihraç edildiler. Bu kişiler açlığa mahkum edildi. İntihar edenler oldu. Ailesi dağılanlar oldu. Aslında bu kişiler akademisyen adlarından da anlaşıldığı üzere Ak Ademlerdir. Şuan da biz iktidarın hedefi olmaya devam etmekteyiz” ifadesini kullandı. EBRU KOÇAK / ANTALYA GÜNDEM