Anadolu’nun güzel köylerinden birinde yaşayan, çok sevilen, cesur yürekli, yokluk görmüş, yardımsever biriydi. 60 sene önceydi 40 yaşlarındaydı. Ahmet Asım köy muhtarının yardımcısıydı. Çocuklar onu çok severdi. Bir kızı vardı. Onu da evlendirmiş, başka çocuğu olmadığı için eşiyle yalnız yaşıyorlardı. Örnek bir çifttiler. Birbirlerinin gözlerine sevgiyle bakıyorlar hiç kırmıyorlardı. Köyün bütün çocukları bu karı kocayı çok seviyorlardı. O’na Asım Baba diye hitab ediyorlardı. Evleri yol üstündeydi. Yoldan geçen herhangi bir çocuk olsun ona seslenirler eline şeker, meyve, yumurta, artık o an evlerinde ne varsa verirlerdi ve çocukları sevindirirlerdi. Yoldan geçen insanları davet ederler çay, kahve ikram ederlerdi. Aç olanların karnını doyururlardı. Ahmet Asım çiftçilik yapıyor Bahar da eker Yazın mahsul alır kalan zaman da iş olmadığı durumlarda gezerdi, şehir şehir, ülke ülke. çok yer gezmiş, kendini yetiştirmiş sevilen biriydi. Bir gün muhtarlıkta çalışırken köyde yaşayan, kimi kimsesi olmayan, yetim yanına Mustafa gelir. “Asım Dayı sana bir diyeceğim var,” diyerek söze başlar ve Ahmet Asım dikkatlice onu dinler. “Bir arkadaşımın düğününe gitmiştim, dönüşte yol  Çamurduk köyünden geçiyordu, çeşme başına gittim çok yorulmuştum bir tas su içtim. Başımı kaldığımda bir kız gördüm, öyle güzel öyle masumdu ki,  tam 13 gün oldu. hiç aklımdan çıkmıyor, yemek yerken, su içerken, dayı yardım et. Onu düşünmeden bir şey yapamıyorum. Yüzü, hele, hele gözleri, hep gözümün önünde koca koca, yeşil yeşil, o sürmeli gözleri, derin derin bana bakıyor, günlerdir uykusuzum ne yapmalıyım?” Ahmet Asım küçük bir tebessüm eder sonra “Dur, dur sakin ol” der. “Yeğenim sen aşık olmuşsun, söyle bakalım sordun mu kimmiş?, kimin kızıymış?, adı neymiş?”der. Mustafa “Asım dayı adı Halime imiş o da benim gibi yetimmiş, hasta bir halası varmış onunla kalırmış.” der. Ahmet Asım ”O zaman sen git bana Osman dayını çağır, ben O’nu da alıp şu köye bir gideyim madem öyle bu kızı isteyelim onunda gönlü varsa sizi evlendirelim,” der. Mustafa heyecanlanmış hiç beklemediği bir şeyle karşı karşıya kalmıştır. O an  hem sevinmiş, hem korkmuş değişik duygular yaşamaktadır. 19 yaşında ilk defa aşık olmuş ne yapacağını bilmemektedir. Evlenmeyi düşünmemiştir bile çok şaşırmış şok halindedir. Babadan kalma evde, babadan kalma bir kaç dönüm bir toprağın mahsulüyle geçinmektedir. Osman aynı zamanda Ahmet Asımın yeğenidir. Hala kızla konuşur ve cevap verir ”Ben çok yoksulum düğün edecek gücüm yok, karnımı zor doyuruyorum. Bu kızcağıza çeyiz bile yapamadım. üstündeki giysilerinden başka bir şeyi yok, onları da zaten başkaları verdi. Ben güzel kızımla konuştum, onunda gönlü var. Siz kızı götürün yol uzak, nikahını, düğününü yapın. Benden başka kimsesi yok zaten. Bende oraya gelemeyecek kadar rahatsızım. Garibin bir yuvası olsun. Düğünden sonra damatla bana gelsinler elimi öpsünler,” der. Ahmet Asım duruma şaşırır, “Aman hanım sen bizi bilmeden genç kızı nasıl emanet edersin”, der. Kadın “Sen bilmiyorsun herhalde buralarda Osman’ı pek bilmezler, ama Ahmet Asım dedin mi herkes bilir kendin gelmeden namın geldi, senin nasıl biri olduğunu biz biliyoruz. Kızım sana emanet, bir şey olursa senden bilirim,” der. Ahmet Asım da bunları duyunca çok sevinir. “Yolumuz uzun geceye kalmadan biz yola çıkalım,” der. Kızı da alıp evin yolunu tutarlar. Osman ne kadar istese de hiç bir yerde konaklamazlar. Sadece atları dinlendirip tekrar yola düşerler. Sabaha karşı eve gelirler. Evde dinlendikten sonra Ahmet Asım gider Cami hocasını ve Mustafayı alır gelir. Çocukların nikahlarını kıyarlar. Sonra ilçeden memur istenir. Resmi nikahları kıyılır. Düğüne kadar kız Ahmet Asımlar da kalır. Sonrasında köylü birleşir yetimlerin düğününü yaparlar. Söz verildiği gibi halaya da gidilir. Yetimler, köylü, hala ve Ahmet Asım iyi bir şeye vesile olmuşlardır ve çok mutludurlar.