8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Evet bugün sadece bir gün. Sözde bugün kadınların özgürlüklerini temsil eden bir gün. Ancak biz hala öldürülen, tacize uğrayan, şiddet gören, kendini korumak için eşini öldüren kadınları konuşuyoruz. Biz hala kadınların mini eteklerini, kahkahalarını, başlık parasını, kadın çalışmalı mı, çalışmamalı mı tartışıp, o saatte o etekle orada ne işi varı konuşuyoruz. Biz hala İstanbul Sözleşmesi’ni konuşuyoruz. Her gün en az bir kadın öldürülüyor. Her gün en az bir çocuk annesiz, bir anne nefessiz kalıyor. Biz bunu kısa bir haber, ya da kısa bir yazı ile yayınlıyoruz. İki dakika üzülüp, bir twitte atınca tepki verdiğimizi sanıyoruz. 8 Mart’ta hepimiz kadınlar diye çığlık atarken, 8 Mart’tan sonra her şey eski haline dönüyor. Yine kadınlar öldürülüyor, yine öldürenler kravat taktığı için serbest bırakılıyor. Öldürülen kadının çocuğu, annesi, babası serbest bırakılan adamın gözlerinin içine bakamıyor 8 Mart’tan sonra. O ateşin düştüğü yer her gün ayını acı ile sızlıyor. Ölen öldüğü ile kalır bizim ülkemizde.

Kadınların neden öldürüldüğü ile ilgili size uzun uzun yazı yazmayacağım. Çünkü ben yazarken insanlık adına utanıyorum. Hepimiz şunun için, bunun için diye söylüyoruz, yazıyoruz. Ancak kimse bir çözüm bulamıyor. Ya da bulmak istemiyor. Eski erkek arkadaşı tarafından öldürüldükten sonra yakılan, sonra varile konup üstüne beton dökülen Pınar Gültekin, eski eşi tarafından öldürülen Ayşe Tuba Arslan, cezaevi firarisi tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Ceren Özdemir, kocası tarafından ulu orta yerde boğazı kesilen ve ‘Ölmek istemiyorum’ diye haykıran Emine Bulut, astım hastası olan ve eşi tarafından boğularak öldürülen Melek Güngörmüş, boşanmak istediği eski eşi tarafından cadde ortasında bıçaklanan Halime ve adını unuttuğumuz, görmediğimiz binlerce kadın öldürüldü. Öldürülen ve ‘Ölmek istemiyoruz’ diyen kadınlarımız için ne mi yaptık? Koca bir ‘HİÇ…’

Suçlu olan kadınlar mı? Kadınları öldüren erkekler mi? Bunları önleyemeyen devletin mi? Kim bu kadınların ölmesini isteyenler. Neden öldürülüyor bu kadınlar, neden sorusunun cevapsız kaldığı ülkem neden kulaklarımızı, gözlerimizi kapatıyoruz? Artık tepki vermekten yorulan kadınların ülkesiyiz, ‘Siyasiler susuyor bizde susalım’ diyenlerin ülkesiyiz, ‘Sesimizi çıkarmayalım içeri alırlar’ diyenlerin ülkesiyiz, ‘Aman bulaşmayayım başıma bela olmasın’ diyenlerin ülkesiyiz, binlerce kadının ‘Ölmek istemiyorum’ diye haykırdığı ancak öldürüldükleri ülkeyiz, klavye kahramanlığı  ile tepki gösterdiğini sananların ülkesiyiz, yardım etmek yerine öleninin arkasından demediğini bırakmayanların ülkesiyiz, biz cesur olmayan, ancak kendini cesur sananların ülkesiyiz, biz kulaklarını tıkayan, gözlerini kapatan, konuşmayan siyasetçilerin yönettiği bir ülkeyiz. Artık diyorum artık ateş düştüğü yeri değil hepimizi yaksın. Yarın 9 Mart ve kadın yine yok…