Türkiye’de birkaç kişinin dışında duymadığı bilmediği Nazım Hikmet’in bir anısını Sizler için bulduk. İlk kez Antalya Gündem Gazetesi’nde yayınlanıyor. Türk edebiyatının ünlü şairi Nazım Hikmet, Türkiye’den Rusya’ya mecburi sürgün yolculuğu yaptıktan sonra Verda’sının dışında ilk aşkını yakından tanımak istiyordu. Bir türlü fırsat bulamayan nazım hastalanmış kalbi zayıflamıştı. Ölçeğini hissediyordu. Bu yüzden özlemi, aşkı, hayran olduğu bir insanı yakından tanımak için Ukrayna Kiev’e gitti.

İşte nazımın Kiev’e gidiş anısı Nazım Hikmetin Türk edebiyatında bu kalemin önemli bir yeri vardır. Merak ediyorsunuzdur nasıl diye…Geçenlerde olum yıldönümü olan unlu Türk sair Nazım Hikmet Ran ve Türk edebiyatı ile ilgili hikayesini kısaca anlatalım

Nazım’ın etkilendiği en önemli şairlerden biri de Ukrayna’ lı sanatçı, şair ve ressam Şevçenko’ dur. Kiev’ e gittiğinde Nazım 56 yaşındadır ve kalbi onu zorlamaktadır. “Nazım Hikmet, ünlü yazar Şevçenko’nun kalemini görmek istediğini müze görevlisine söylediğinde adam işaret parmağıyla merdivenleri gösterir: “Üst katta efendim!” 56 yaşındaki şair, yaşadığı ömrün neredeyse üç katı olan basamakları görünce, müze görevlisinin sandalyesine oturur. Zaten, müzeye gelmek için yürüdüğü yol hasta kalbini epey zorlamıştır. Bu yorgunluğun üstüne merdivenleri çıkmayı göze alamayacağını, biraz dinlenip gideceğini söyler… Gözden kaybolan görevli iki üç dakika sonra Müze müdürüyle Nazım’ ın yanına gelir. Müze müdürü konuşurken nefes nefesedir: “Hoş geldiniz efendim. Duydum ki, Şevçenko’ nun kalemini görmek istemişsiniz ama hastalığınızdan dolayı merdiven çıkamıyormuşsunuz. Siz lütfen istirahat buyurun, ben birazdan gelirim.” Nazım, merdiven basamaklarını hiç zorlanmadan hızlı hızlı çıkan müdürün arkasından gıptayla bakar. Ne olurdu şu kalp hasta olmasaydı da, o da basamakları birbiri ardına devirip, hayranı olduğu Şevçenko’ nun eserlerini yazdığı kalemini görebilseydi!.. Müze müdürünün ayak seslerini duyan Nazım, tekrar merdivenlere çevirir başını…Adamın elinde itinayla taşıdığı bir kutu vardır!

Şairin yanına gelen müdür, kutuyu açarak uzatır: “Buyurun efendim, Şevçenko’ nun kalemi!” Kiev kentinde yaşanılan bu olay olmasaydı, yani Nazım Hikmet o kalemi göremeseydi “Şevçenko’ nun Kalemi” adlı şiir yazılamayacaktı. Şiirin son kıtasında yer alan “Verdi bana kalemini” dizesi, işte bu yazıda anlattığımız hiç bilinmeyen bu öykünün eseridir. Nazım, kalemi görmek için merdivenleri çıkamazken, sanki Şevçenko ona kalemini uzatmıştır:

Konuştuk şiir üstüne

Yüreğim gibi dedi, yana yana

Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne

Verdi bana kalemini. ” Nazım Hikmet bu dört satırdan oluşan mısraları döktürdü şeref defterine. Hayran olduğu Üstadının masasında. Portresine bakarken sanki Üstadı. Şiirlerine aşık olduğu sanki karşısındaydı.

Kapısından içeri girer girmez

Şevçenko karşıladı beni

Gözlerini görür görmez

Eğildim, öptüm elini

Oturduk aynı sofrada ekmeğini yedim

Dnepr’ın suyunda yüzümü yudum

Ustam bahtı karalığı bilsin dedim

Arz ettim memleketimin halini

Konuştuk şiir üstüne

Yüreğim gibi dedi yana yana

Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne

Verdi bana kalemi….NAZIM HİKMET RAN