Peri kızlarının arasında sesi çok güzel bir peri kızı varmış. Adı Yankı’ ymış. Dinleyen herkes Yankı’nın şarkılarını çok severmiş. Kendi sesini en çok seven de kendisiymiş. Yankı’nın çok hoşuna gidermiş kendi sesi. Bir gün çiçeklerle dolu, yemyeşil kırlarda şarkı söylerken Tanrıça Hera’yla karşılaşmış. Baş Tanrı Zeus’un karısı Hera, çok huysuz ve kıskanç bir Tanrıçaymış. Yankı’dan hoşlanmamış. “Günaydın ” demiş Yankı “ Ne güzel bir gün değil mi? İçimden şarkı söylemek geliyor.” Yankı’nın sesi daha da güzelleşmiş. Hera’ ya “Sesim bugün çok güzel. Sizin için de söyleyeyim mi şarkımı? ” diye sormuş Yankı. Hera kıskançlıktan çatlayacakmış. Yankı’ya ceza vermek istemiş Hera. O’na bağırmaya başlamış. “Sana öyle bir ceza vereyim ki aklın başına gelsin. Bundan sonra yalnızca sana birisi bir şey söylediği zaman, onun son sözünü tekrarla.” demiş. Yankı bunu hak edecek hiç bir şey yapmamış ama itiraz etmek için ağzını açtığında ‘’ Tekrarla ” diyebilmiş sadece. “Bu senin gibilere ders olsun ” demiş Hera . “Olsun” diye yanıtlamış Yankı. Çok utanmış. O günden sonra Yankı’yı gören olmamış. Yalnız başına, acı içinde ormanda dolaşırken bir genç adam görmüş Yankı. Çok beğenmiş genç adamı. Daha yakından tanımak için ona yaklaşmış. Tam bu sırada yanlışlıkla kuru bir dala basmış, dal çatırdamış. ’’ Kim O? ’’ diye sormuş genç adam. Yankı sadece ‘’O’’ diyebilmiş. Yankının dediğini duymuş delikanlı ve yine seslenmiş.’’ Kim var orada?’’ Sadece“ Orada ” diye tekrar edebilen başka bir şey söyleyemeyen Yankı, ağlamaya başlamış. Delikanlı yanına yaklaşıp, kendini tanıtmış. “Benim adım Narkissos, ya sen kimsin?”deyince “Kimsin” demiş Yankı. Konuşmaları böyle devam etmiş. Yankı Narkisos’un son sözünü söyeyebiliyor, çok istediği halde başka bir şey söyleyemiyormuş. Narkissos, kendisi ile alay edildiğini sanarak Yankı’ya çok kızmış ve peri kızını bırakıp gitmiş. Yankı pek üzgünmüş. Narkisos için “Sen de benim gibi sev ama karşılık görme, kavuşama, acı çek ” diye geçirmiş içinden. Tanrılar Yankı’nın bu dileğini duymuş. Bu dileğin gerçekleşmesine karar vermişler. Ceza olarak Narkissos kendi yansımasına aşık olacakmış. Bir gün, ormanda dolaşan Narkisos susamış. Su içmek için suya eğilmiş ve birden suda kendi yansımasını görmüş. Sudaki bu yüze aşık oluvermiş. Gördüğü yüze elini uzatmış. Eli suya değer değmez su bulanmış ve görüntü kaybolmuş. Hemen elini çekmiş ve sevgilisi geri gelmiş. Bir daha, bir daha denemiş. Hep aynı şey oluyor, sevgilisine dokunmayıp onu ancak seyredebiliyormuş. Üstelik güneş batınca onu bırakıp gidiyormuş sevgilisi. Narkissos çok üzgünmüş artık. Yemeden içmeden kesilmiş. Narkissos aç ve çaresizmiş ama Yankı da öyleymiş. Yankı neler olduğunu anlamış. Keşke intikam değil de, Tanrıların kendisine yardımcı olmasını dileseymiş. Yemekten içmekten kesilen Narkissos, bir gün açlıktan ölmüş. Tanrılar, onun yüzündeki aşk acısını gördüklerinde yaptıklarına çok pişman olmuşlar. Narkissos’u su kenarında yetişen nazlı, güzel kokulu, sarılı beyazlı bir çiçeğe dönüştürmüşler. Bildiğimiz nergis çiçeğine. Yankı Narkisos’un ölümüyle iyice perişan olmuş. Sonunda hiç görünmez olmuş. Bugün de görünmezdir Yankı yalnızca o umutsuz tekrarlayan sesi duyulur. Nergis ise, su kıyılarında kendini seyretmeye devam eder. Bu yüzden günümüzde kendi kendine hayran olanlara, Narkissos’ tan esinlenerek narsist denilmektedir.