(Şarlo) namlı Charlie Chaplin’in sözü: “ Okuyucunun, izleyicinin, seyircinin istediğini sandığı şeyi sanatçılar özellikle yapmamaya kendilerini zorlamalıdırlar.  Neden? Çünkü sanatçılar dünyayı yeniden kurduklarının bilincindedirler.

Ya da şöyle anlatalım, yazalım.

Düşünün ki bir belediye asfalt yerine altınla kaplamış yollarımız. Sanatçı açısından yeterli midir? Hayır. Sanatçı hep daha iyisini isteyecektir. Niye bu yollarda Zümrüt yok, yakut niye kullanmadınız diye soracaktır! İşte sanatçının asli görevi budur.

Sanatçılar insanlara yaşanılan çağa ilişkin bilmediği, duymadığı, yeni şeyleri duyurmanın sorumluluğunu yüklenmişlerdir. Bu sorumluluğu kendiliğinden yüklenen sanatçılar kendi yaratım güçlerinin etkilerine inanırlar. Sanatçıların durmuş, durağanlaşmış düşünce ve eylemlere karşı olmasının adı ilericiliktir, devrimciliktir, putları kırmaktır.

Bunun karşısında ise varlıklarını insan özgürlüğünün kısıtlanması üzerine kuran iktidarlar da karşılarında daima sanatçıları, yazarları, düşünürleri bulurlar.

İktidarlar adları ne olursa olsun kurulu düzenin sürmesini isterler. Hatta daha da ileri giderek kendilerinden başka insanların düşünmelerini bile istemezler.

Yani yöneticiler çobanlardır. Yönetilenler ise koyunlardır. İşte bu çelişki sanatçıyla toplum arasındaki kopukluğun temel nedenidir.

On altıncı yüz yılda yaşamış olan o zamandan süzüm süzüm süzülerek bu günlere gelebilen Hasan Dede namlı ozanımız:

“ Halkta neylemek nemiz

  Bilcümle vebal bizdedir.” Demektedir.

Yani Halk diye ne cinayetler işleniyor. Halk istiyor diye kendi kusurlarımızı yeteneksizliklerimizi nasıl gizlediğimizi ne zaman anlayacağız?

Zevksizliğimizin sorumluluğunu halka değil kendimize yükleyelim. Halk öyle istiyor diye bir çok aydınımız kısılmış idare lambasına dönüşmüştürler. Kısacası halka inmeyi bırakıp kendimizi ve bizden öncekileri aşmaya bakalım. Yoksa halimiz çocuk şiiri yazmakta inat edenlerin haline döner. Hani bir takım hevesliler vardır sözde çocuğun dünyasına inip çocukça şiirler yazarlar. Yazdıklarını ne kendileri ciddiye alır. Ne de çocuklar. Ama çocuklar adam olsunlar diye bazı kendini beğenmişler bu zahmete gönüllü olarak katlanmaktadırlar. Bizim inanmadığımıza çocuklar niçin inansınlar? Çocuklar kendilerini aşan kendisini ciddiye alan gerçekten benimsenen işleri severler. Halk da öyle.

Bu anlamda Pablo Picasso şöyle diyor. Resim senin benden, istediğin değil, benim sana verdiğimdir.

Bu asla bir sanatçı kasılması, kendini beğenmişliği değildir. Sanatçı kendi kurduğu yepyeni bir dünyaya çevresindeki insanları davet etmektedir. Çağırmaktadır. Onları değiştirmeye çalışmaktadırlar. Gerçekten de sanatçı toplumun istediğini vermez ama sanatçının verdiği o zaman için toplumun istediğidir. Sanatsal beğenilerde de ileri geri gitmeler- gelmeler olması bundandır.

Unutmamak gerekiyor ki halk gülüyor diye televizyonlarda, sahnelerde, sayfalarda, tuallerde, yontularda, çıplak gezmek sanatçılık sayılır kimi zamanlarda. Bu çıplaklar üzerinden saldırılır sanatçılara, bilim insanlarına. Onları sıradanlaştırmaya hatta küçük düşürmeğe çalışır karşıt kimi çevreler. O zaman çok çok iyi düşünüp değerlendirmek lazımdır. Kim kime ya da kimlere hizmet ediyor bu iyi bilinmelidir. Bunu yine en iyi sanatçılar bilirler.

O Masal ve şarkı tüten evde yapılanlar insanları uyandırıyor mu yoksa onları uyutmak için ninniler mi söylüyor bu da zamanla anlaşılıyor.

Şöyle etrafımıza bir bakacak olursak: Bir sürü taze sanatçının çeşitli reklam görüntülerinde göründüğünü görürüz. Oysa daha yaşlı ve toplumda yerini sağlamlaştırmış adam gibi sanatçı olmuş kafası netleşmiş sanatçılar toplumu sömürmede kullanılan bu tür reklamlarda görev almazlar arada bir müstesnaları olsa da.

Ad vermeden gazeteleri, yayınevlerini de bu açıdan değerlendirmek mümkündür. Bir büyük sermaye gurubunun bir sanatçının eserlerinin telif hakkını satın alıp elinde bulundurmasının arkasında uzun süre de sansür ya da yok etme çabaları olabilir.

İşte Münir Nurettin Selçuk, İşte Timur Selçuk! Birde 12 Eylül 1980 Günlerinde insanlara işkenceler yapılırken sürekli bir şarkı dinletiliyormuş işkence edilen insanlara. İşkenceye maruz kalan yurttaşımızın biri o şarkının tüm telif haklarını satın alıp onu uzun süreler yayınlatmamıştı.

Chaplinlerin, Brehtlerin, Nazımların, Rıfat Ilgazların, Hatta hemşerim Kemal Bayram Çukurkavaklıların ve daha bir çok sanatçının eserlerinin engellenmeye çalışılmasını arkasında kurulu düzenin yıkılacağı korkularındandır birilerinin.

Oysa o sanatçılar sevmektedirler halklarını.  Dünya insanlarını. Sevgilerde ise art niyet yoktur.

                                                                                                                              Mehmet SEVİŞ