Bundan 81 yıl önce özgürlüğünü kazanan ve millet olmayı başaran Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün amansız hastalığa yenik düşmesiyle yasa boğuldu. ‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ diyen Atatürk, hala büyük bir özlemle anılmakta

Yaptıklarıyla, söyledikleriyle bir milletin kahramanı olan ve bundan 81 yıl önce amansız hastalığına yenik düşen Mustafa Kemal Atatürk, bir milleti yasa boğdu. Kendini Türkiye’nin özgürlüğüne adayan ve bir milleti büyük bir esaretten kurtaran Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyaya kahramanlığı öğretti. Yaptıklarıyla özgürlüğünü kaybeden birçok millete umut ışığı olan Atatürk’ün hayatını kaybetmesi Türk milletini ve sevenleri yasa boğmuştu. Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık sorunları 1937 yılından itibaren sıklaşmaya başladı. Ölüm yılı olan 1938’in ilk zamanlarında Mustafa Kemal Atatürk’e siroz hastalığı teşhisi konuldu. Türk doktorların yanı sıra Avrupa’da da alanında uzman doktorlar getirildi ve Mustafa Kemal Atatürk’e tedavi uygulanmaya başlandı. Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1938 tarihinde, TBMM’nin açılışına hastalığı sebebiyle katılamadı. Fakat uygulanan tedavilere ne yazık ki cevap veremeyen Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabahı saat 09:05’te İstanbul’un Beşiktaş İlçesi sınırlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı’nda son nefesini vererek hayata gözlerini yumdu. 16 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün tabutu, Türk bayrağı ile örtülmüş bir katafalk üzerine konuldu ve Dolmabahçe Sarayı’ndaki büyük tören salonuna yerleştirildi. Mustafa Kemal Atatürk’ü son kez görmek isteyen herkes Dolmabahçe Sarayı’na geldi. Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 20 Kasım 1938 tarihinde çok büyük bir tören, acı ve hüzünle başkent Ankara’ya gönderildi. Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 21 Kasım 1938 günü Ankara’da düzenlenen görkemli bir tören eşliğinde geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi’ne kaldırıldı. Törende halkın ve önemli Türk isimlerin yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen birçok yabancı askeri birlik de bulunuyordu. 16 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün tabutu, Türk bayrağı ile örtülmüş bir katafalk üzerine konuldu ve Dolmabahçe Sarayı’ndaki büyük tören salonuna yerleştirildi. Mustafa Kemal Atatürk’ü son kez görmek isteyen herkes Dolmabahçe Sarayı’na akın etti. Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 20 Kasım 1938 tarihinde çok büyük bir tören, acı ve hüzünle başkent Ankara’ya gönderildi. Atatürk’ün ölümün üzerinden yıllar geçmesine rağmen umut olmaya devam ediyor. Atatürk’ün yolundan ilerleyen yüzbinler hala daha Anıtkabir’i ziyaret ederek, paşanın mezarında gözyaşı döküyor. Mustafa Kemal Atatürk, tüm mal varlığını Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na bağışlamıştır.

BOZOK İNTİHAR ETTİ

Atatürk’ün ölümünden hemen sonra Dolmabahçe Sarayı’nın zemin katındaki yaverler odasında, 1938’in 10 Kasım sabahı saat dokuz buçuğa gelmek üzereyken bir el silah patladı. Atatürk’ün çocukluk yıllarından itibaren en yakın dostu ve arkadaşı olan yaveri Salih Bozok intihara teşebbüs etmiş ama başaramamıştı. Patlama sarayın hemen her tarafına henüz birkaç dakika önce sinmiş olan yüzyılın hüznünü keskin bir çığlıkla delip geçerken, tetiği çeken elin sahibi kanlar içerisinde yere yuvarlandı. Atatürk’ün Selanik’teki çocukluk yıllarından itibaren en yakın arkadaşı olan, nikah şahitliğini yapan, annesi Zübeyde Hanım’ı mezara kendi elleriyle indiren eski yaveri ve zamanın Bilecik Milletvekili Salih Bozok ‘‘Onun var olmadığı bir dünyada yaşamanın hiçbir anlamı yoktur’’ diyerek intihar etmek istemiş, tabancasını kalbinin üzerine dayayıp tetiğe dokunuvermişti. En yakın dostu, arkadaşı ve daha önemlisi komutanı olan Atatürk’ten sonra yaşamamaya karar vermişti Salih Bozok. Kanlar içerisindeki yaralıya ilk müdahaleyi üst kattan koşup gelen doktor Mim Kemal Öke yaptı. Sonra öteki doktorlar, Neşet Ömer’le Nihat Reşat geldiler. Kurşunun kalbin etrafındaki yağ tabakasına takılıp kaldığını ve kalbe zarar vermediğini görünce yaraya tampon yaptılar ve hasta Şişli Sıhhat Yurdu’na nakledildi. Salih Bozok, hastanende üç hafta yattıktan sonra taburcu edildi ama hatırasına hayatını vermeye çalıştığı komutanının cenazesine katılamadı. Sonra iki sene daha yaşadı ve ölümü de kurşunla delemediği kalbini aniden vuran bir krizle oldu. YAPRAK ÖZER / ANTALYA GÜNDEM ÖZEL HABER