Aklında tek bir soru kim bu halimle beni sevebilir ki? Köyün çeşmesine doğru aksaya aksaya yavaşça yürür o sırada çeşmede testisine su doldurmakta olan 7-8 yaşlarında bir kız çocuğuna “bana bir yudum su verir misin?” diye seslenince çocuk korkusundan bağırarak testisini bıraktığı gibi evine doğru koşarak gider. Bu hale gülsün mü ağlasın mı karar veremez ama eğilip sudan içmek isteyince, suda ki yansımasından kendi bile korkar bir an irkilir. Ama yapacak bir şey yok zira kendini bu kılığa sokan babasıdır, dolayısıyla farklı bir görüntü bile alamaz. “Şimdi ne yapacağım ben vazgeçsem mi?” diye içinden geçirirken o delikanlı karşıdan kaşları çatık ve sinirli bir şekilde kendine doğru yürümektedir, ne yapacağını şaşırmış kaçmayı düşünürken çocuk hiç beklenmedik bir şekilde, “güzel kız bana bir yudum su verir misin?” demez mi. Bizim peri kızı beklenmedik bu iltifat karşısında, “acaba gözlerimi bozuk bunun, yoksa dalgamı geçiyor” diye içinden geçirmiş.  Küçük kızın bırakıp da kaçtığı testiyi doldurmuş ve gence uzatmış. Delikanlı su içtikten sonra “Seni daha önce buralarda hiç görmedim zira bur da senin gibi güzel bir kız olduğunu düşünmüyorum” deyince peri kızı “dalgamı geçiyorsun benimle, git başkasıyla eğlen delikanlı, benim gibi çirkin, yaralı ve sakat bir kızla eğlenmekten utanmaz mısın?” diyerek çıkışmış. Delikanlı “esas sen benimle dalga geçiyorsun, sana yemin ederim çok ama çok güzelsin” demez mi.  Peri kızı şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş, bir kelime daha edemeden, delikanlı “kimsin, kimlerdensin? kalacak yerin yoksa seni bizim evde misafir ederim” gibi teklifte bulununca peri kızı bildiğini de unutmuş. Kekeleyerekten de olsa birkaç cümle kurmaya çalışmış ama mantıklı kelimeleri bir araya getirip de iki kelam edememiş. “Ben, bura, şey, çeşme, geldim, olur, bilmem” kelimeleri ağzından çıkıyormuş. Durum karşısında delikanlı, peri kızının elinden tutup “hadi misafirimsin gidelim” deyip birlikte evinin yolunu tutmuş.  Kızcağız hala büyük bir şaşkınlık ve hayretle sessizce genci takip etmiş ve sonunda eve varmışlar evin avlusunda oturan annesi oğlunun elinden tuttuğu kızı görünce yüzünü ekşitip aşağılayıcı gözlerle peri kızına bakıp “Bu düşkünü nerden buldun oğul, görmez misin yaralı, sakat ve yetmezmiş gibi çok ama çok çirkin. Al bunu aldığın yere götür bırak, sonra ölüp başımıza bela olur.” Çocuk “anne senin gözlerin mi bozuldu ben böyle bir güzelliği ancak rüyalarımda görürdüm oda bu kız kadar güzel bile değil der” O an feryat figan annesi bağırır, “komşular gelin! dünya başıma yıkılmış! bizim oğlan eve bir kız getirdi, düşman başına Yarası mide bulandırır, sakatlığı insan usandırır, çirkinliği hayvan sevdirir, evlat olsa sevilmez gelin diye alınmaz mal diye satılmaz elde kalır” Diye basmış figanı, genç, peri kızına dönüp “annemin kusuruna bakma, biraz deliden hallicedir, sen ona kulak asıp ta üzme kendini güzeller güzeli” deyip gönlünü alır.  Evin bir odasına götürüp “burda kalabilirsin” deyip “açsındır sana bir şeyler hazırlayıp getireyim” diyerek odayı terk eder. Peri kızı şaşkın, olayı anlamaya çalışır, ancak bir anlam veremez.  Kendi kendine bu iş sandığımdan da kolay olacak diye sevinir. Bir an bulunduğu odanın kuş kılığındayken getirip kafese koyulduğu oda olduğunu fark eder. Kısa bir hayale dalıp o günü yad eder birden beyninde bir şimşek çakar ve içini büyük bir korku alır.  Bunların sebebinin ne olduğu aklına dank eder. Acaba öylemi oldu başka bir açıklaması olamaz evet evet öyle olmuştur. Ne yapacam ben şimdi diye düşünceye dalar o sırada delikanlı elinde bir sofrayla içeri girer “hadi gel güzeller güzeli yemek ye” der. (Alıntı)