Aziz vatanın her köşesinde yaşanan yeni bir gerilimimiz var artık:

Alış veriş poşetlerinin parayla satılması…

 

Öyle hafife almayın konu ciddi önemli bir seviyeye geldi.

Parayı verip satın alsan içine sinmiyor, almasan ürünler ellerine sığmıyor. Kasanın başına gelince bir gerilimdir başlıyor. Acaba kaç poşetlik alış veriş yaptım?

Tek poşete sığdırıp kalanı ceplere mi koysak?

Hadi şimdi kış günü kaban mont cepleri var, yazın ne yapacağız sorusu gelecek günler hakkında umutsuzluğa düşmemizi sağlıyor.

 

Tamam abartıyorum. Biraz da gırgır olsun diye yazıya böyle giriş yaptım ama, emin olun son zamanlarda sokakta herkesin konuştuğu konularda ilk üçe girer poşet sorunsalı.

Size son yaşadığım bir olayı anlatayım mesela. Bir büyük markette alış veriş yaptıktan sonra kasaya geldim ve kasiyere bir adet poşet istediğimi söyledim. Elime tutuşturulan poşete aldıklarımı tıkıştırırken zaten parasını hak etmeyen ince naylon yırtıldı. Kasiyerle göz göze geldik ve yenisini istedim. Aldığım ikinci poşet de aynı akibete uğradı. Sonradan fark ettik ki bir ürünün ambalajının kenarları bu poşetleri affetmiyor, yırtıyor. Sonuçta para ile satıyorsanız o poşeti sattığınız ürünlere dayanıklı yapacaksınız.

Kasiyer benim poşet canavarı olduğumu anladığı için kendisi dikkatlice yerleştirip benden kurtuldu sonunda.

Zaten bedava verildiği için incecik yapılan bu poşetlere para istemek saçma geliyor bana. Madem ücret alınacak sağlam ve büyük poşetlere ihtiyaç var. Yurt dışında da para alınır ama o poşetlerin taşıyacağı yükü tek kolunuz kaldıramaz. Limitiniz kendi kolunuz olur yani.

 

Bir de, yakında birileri TV’lere çıkıp poşet kullanımının ne kadar azaldığını, çevremize ve doğaya ne kadar faydalı iş yaptıklarını falan anlatacak ya, ona inanmayın!

Çünkü biz Türküz. Biz bir alış veriş poşetini kullanıp atmayız. Bunun bir de ikinci el kullanımları  vardır. Ya çöp poşeti olarak değerlendiririz ya da kuşumuzun kafesinin altında sonlandırır görevini. Veya ortalıktaki ıvır zıvırı toplarız içine.

Daha aklıma gelmeyen, hatta hayalini bile kuramayacağım yöntemleri vardır poşetlerin ikinci kullanımları ile ilgili. Bizim insanımız yaratıcı ve tutumludur.

 

Yani diyeceğim o ki, Türkiye’deki toplam naylon kullanımı azalırsa tamam. Ama bu yüzden çöp poşeti satışı patlıyorsa, streç folyo satışı uçuyorsa, buzdolabı torbaları daha çok tüketiliyorsa, kimse doğaya faydalı olduğunu falan da zannetmesin.

Bu uygulamanın doğaya tek bir şekilde faydası olabilir. Her poşetten alınan 25 kuruşun 15 kuruşu “Geri dönüşüm katkısı” amacıyla devlete gidiyor. Kullanım miktarını düşünürseniz oldukça iyi bir miktar birikecek o fonda. Devlet, yine biz market kasiyeri ile mücadele ederken paranın çoğunu kendi alıyor. Tamam, devlet bizim devletimiz alsın da, inşallah olması gerektiği şekilde kullanır. Ayrıca, makete bırakılan 10 kuruşluk pay da, o poşetlerin kalitesinin yükselemeyeceğini gösteriyor. Yırtılacaklar yani.

 

Konuyu ve ülke gündemindeki değerini bir fıkrayla bağlayalım artık.

 

Hitler ve Mussolini 3. Dünya Savaşını planlamaktadırlar. Bu sefer ne yapacaklarını soran adama Hitler şöyle der:

– Bu sefer 14 milyon Yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz.

Adam sorar:

– Bisiklet tamircisi mi, neden?

Hitler Mussolini’ye döner ve der ki:

– Gördün mü sana kimsenin 14 milyon Yahudiyi takmayacağını söylemiştim.

 

Takmadığımız o kadar çok şey oldu ki…