Hayatımın önemli bir bölümünü maaşlı çalışan olarak geçirdim. Ancak daha muhabirliğimin ilk yıllarında bile evlenince bir çocuk yapacağımı, o çocuğu da özel okulda okutmaya karar vermiştim. Öyle de oldu. Kızım okul çağına geldiğinde ben ticarete başladım, 2 yıl dışında kızımı eğitim hayatı boyunca özel okulda okuttum. Bu arada hayat her zaman planlandığı gibi gitmiyor. Bu kez oğlum dünyaya geldi.  Eee abla özel okul, mecburen oğlan da öyle oldu. Her ne kadar  zorlansak da, şükürler olsun ikisi de okullarını tamamladılar.

         Peki, bu özel okul takıntım nereden kaynaklanıyor? Birincisi Antalya gibi turistik bir ilde iyi bir yabancı dil şart. İkincisi ise daha kaliteli eğitim alacaklarını hayal etmiştim. Ancak çok da öyle olmadı. Her ne kadar ikisi de iyi derecede İngilizce bilse de, ders konusunda çok da umduğumu bulamadım. Bir kere çocukları öğrenci değil, müşteri olarak görüyorlar. Bir diğer sıkıntı okullar arasındaki yarışa çocuğunuz dahil oluyor. Hedef belli. Orta öğretim sonrası lise, lise sonrası üniversiteye çocukları yerleştir, şu kadar öğrencimiz kazandı diye reklam yap. Hepsi bu. Bu çocuk kazandığı okula gidiyor mu, seviyor mu, başarabilecek mi kimin umurunda? Çünkü hedef belli. Yap reklamı, kap kaydı. Gerisi rahvan gitsin.

BEDEN EĞİTİMİ TARTIŞMASI

Bir keresinde okulda veli toplantısı var. İki saat olan beden eğitimi dersinin teke indirilmesini, onun yerine matematik konulması oylanıyordu. Koca sınıfta bir tek ben ret oyu verince öğretmen dönerek, “Neden istemiyorsunuz?” diye sordu.  Bende kendilerine, “Çocuğumun spor yapmasının benim için öklit bağıntısından daha önemli olduğunu söyleyince bütün veliler güldü,  ama destek olmadı. Bunları niye yazıyorum, Antalya’da yeni bir okul açılıyor. Aslında birileri benim hayalimi gerçeğe dönüştürüyor. Bu okul çocuklar için sadece test, ödev demek değil. Teneffüsleri daha uzun, katılımcı, demokrasiyi öğrenen, doğasever pırıl pırıl öğrenciler yetiştirecekler. Bu çocuklar kendi yeteneklerine göre derslerine bile yön verecekler. Bu çocuklar kendi okullarının adını bile kendileri belirleyecekler. Özgür, özgün, kendilerine güvenleri tam, liderlik duyguları gelişmiş çocuklar olacaklar. Bu dünyada Pisagor, hayatım boyunca hiç önüme gelmedi. Yukarıda saydıklarımın hepsi, bir gün geldi lazım oldu. Okulların sadece test makinası değil de çevresine, doğaya saygılı bir birey yetiştirmesinin zamanı gelmedi mi? Bence geçti bile…

Esen kalın…