Döviz krizi ile birlikte Türkiye, kağıt sıkıntısı çekmeye başladı. Bir yanda yeni eğitim dönemi başlarken defter pahalandı. Diğer taraftan başta yerel gazeteler olmak üzere tam basılı medya büyük bir darboğaza girdi. Gazetelerin baskı maliyetleri katlandı. Bazı yaygın gazeteler, yayınlarına ara vermek zorunda kaldı. Sıkıntı hala sürüyor. Nasıl çözüleceği de belli değil.

Basın İlan Kurumu (BİK) doların yükselmesi nedeniyle oluşan kâğıt krizinin ardından gazetelerde çalışan asgari çalışan sayısını bir kişilik indirim yaptı. Karar, kağıda basımı durdurulan,  bundan sonra sadece dijital ortamda yayın yapacak olan Resmi Gazete’de yayımlandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) yaptığı açıklamada 1200 gazetecinin işsiz kalabileceğini ifade etti. TGS, bunun çözüm olmadığını söyledi. Çözüm yolunu da şöyle

“Zorunlu çalışan sayısı değil zorunlu sayfa sayısı azaltılmalı. İlan ücretlerine en az yüzde 50 oranında zam yapılmalı”

GAZETE KAĞIDI ÜRETİLMEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI

Selüloz İş Sendikası Hukuk Müşaviri olan Av. Murat Özveri, yazılı basının yaşadığı kağıt krizinin, Türkiye’de artık gazete kağıdı üretilememesinden kaynaklandığını söyledi.  Av. Özveri, Atatürk döneminde kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilk ve tek kâğıt işletmesi SEKA, 80’lerde hız kazanan özelleştirme politikalarıyla zarar ettirildiğini, sonra da satılıp kapatıldığına dikkat çekti. Özveri “Selüloz üretilmeyen ülkede kağıt ve ona bağlı her türlü üründe dışa bağımlı olursunuz. SEKA’nın hammadde üretimi (selüloz üretimi) yok edilince Türkiye de kağıt üretiminde tümüyle dışa bağımlı hale geldi. Türkiye’ye kağıt hammaddesi dahil ter türlü kağıdı üreten-üretebilen bir KİT olan SEKA bugün yok” dedi.

SAHİ SEKA’YA  NE OLDU?

Av. Murat Özveri’nin açıklamasından, bugünkü siyasilerin çok sevdiği tanımla, “Yerli ve Milli” bir sektörün, kağıt piyasasından nasıl çıkarıldığını bir kez daha anımsamış olduk.
Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları A.Ş. (SEKA), üretime 1936 yılında İzmit işletmesinde başlıyor. Ardından SEKA’nın Dalaman, Afyon, Balıkesir, Silifke (Akdeniz), Çaycuma, Aksu (Giresun), Taşköprü işletmeleri kuruluyor. SEKA özelleştirildiği 2005 yılına kadar Türkiye’nin kağıt hammadde ve kağıt gereksinimini üretim yaparak karşılamayı da başarıyor.

Entegre bir kuruluş olan SEKA’nın kağıt üretimi için sadece ağaca bağlı kalmadı, farklı alternatifleri de değerlendirdi, Afyon işletmesinde kamışı, Dalaman işletmesinde pamuğun kozasını kağıt imalatında kullandı. Fabrika arazisi olan İzmit fidanlığında ağaç üretim çalışmaları yapılarak bu ağaçların selüloz üretiminde kullanılması hedeflendi.

Yerli ve Milli kağıt üretimiz SEKA, bugünküne benzer 1994 krizinin atlatılmasında önemli rol oynadı. 1994 yılında dünya piyasalarında selüloz ve kâğıt fiyatları 1000 doların üzerine çıktı. O zaman içeride üretim yapan SEKA, 600 dolar civarında bir fiyatla iç piyasaya kâğıt vererek yaşanan krizden yayın sektörünün etkilenmesinin önüne geçti. Dünya piyasalarının nerdeyse yarı fiyatına satış yapmasına karşın 1994 krizinde SEKA kâr eden KİT’ler arasına girdi.

PAMUĞU BİTİREN DÜNYA BANKASI, SEKA’YI DA KAPATTIRDI

Bu durum elbette uluslar arası finansın hiç hoşuna gitmiyor. Türkiye’nin kapısına geldiği dönemlerde Dünya Bankası, SEKA’yı  “sorunlu bir işletme” olarak damgalayıp bizim yöneticilere kapatılmasını tavsiye ediyor.

Aynı Dünya Bankası’nın  Kemal Derviş döneminde, Antalya’da pamuk üretiminin pahalı olduğunu söyleyip ANTBİRLİK’i bu alandan çektiğini anımsıyoruz.

Turgut Özal’dan başlayarak ülkeyi yönetenler bu isteği yerine getiriyor. SEKA’nın teknolojisini yenilemesine, işçilerinin haklarını almasına sıcak bakılmayıp engellenmeye çalışılıyor. Özal, SEKA işçilerinin haklarını 133 günlük grevin sonunda veriyor. Bu süre içinde,  Özal’ın dostu Halis Toprak, fırsatı ganimete çevirip piyasaya yerleşiyor. Kağıt ithalatının önü sonuna kadar açılıyor.

Sonrası malum, Dünya Bankası’nın önerisi doğrultusunda, SEKA’nın İzmit fidanlığı, Balıkesir ve Giresun gazete kağıdı fabrikaları satılıyor. Giresun fabrikasını 5 milyon liraya devletten alan firmanın, içindeki makineleri 11 milyon liraya hurdacıya sattığı ortaya çıkıyor. Arazisini de  68 milyon liraya kamu kuruluşu olan Özel İdare’ye satarak kısa sürede büyük kazanç elde ediyor.

Sonuç, haraç mezat satılan SEKA’dan sonra koskoca Türkiye’de gazete kağıdı üretilemiyor. Daha da acısı tüm kağıt sektöründe dışa bağımlı hale geliyoruz. Bunun faturası da ağır oluyor. Halkı aydınlatma misyonu olan gazeteler kapanma tehlikesi ile baş başa kalıyor. Sorun palyatif önlemlerle aşılmaya çalışılıyor. Ama bunlar çözüm değil. Çözüm, SEKA’nın yeniden faaliyete geçmesi, çağın koşullarına uygun üretim yapmasıdır.