Kimsenin bilmediği bir kabilede bir çocuk doğmuştu. Bu çocuk siyah tenli güler yüzlü mavi gözlü bir oğlandı o doğmuştu ama annesinin cansız bedenini toprağa vermişlerdi. Babası adının Süleyman olmasını istemişti. Süleyman büyüyüp serpilmiş 15 yaşlarında taşı sıksa suyunu çıkaracak cinste bir delikanlı olmuştu.

Babası bir gün oğluna artık kendi ailesini kurması gerektiğini söyledi. Ama onun bir hayali vardı. Hayalini engelleyeceğini düşünerek şimdilik bunu istemediğini ve tüm dünyayı dolaşacak bir seyyah olmak istediğini söyledi. Babası ilk önce karşı çıktı ama sonunda baba yüreği işte dayanamadı ve izin verdi. Oğlu buna çok sevinmişti. Hemen çantasını hazırladı sabahın erken saatlerinde yola çıkacak olan bir kafilenin peşine takıldı artık istediğine bir adım yaklaşmıştı. Kafileyle beraber yolda giderken siyah saçlı beyaz tenli güler yüzlü bir kız görmüştü kalbi artık bambaşka atmaya başlamış sanki kendisine bir güç kuvvet gelmişti. Kafile bir gün mola verdiğinde ağacın serin gölgesinin altında dinlenmek istemiş ve oracıkta uyuyakalınca kafile onu unutup gitmişti. Uyandığında akşam olmuş etrafta kimsecikler kalmamıştı. Uzandığı yerden doğruldu kafileyi bulmak için sağa sola koşturdu ama nafile ortada kimsecikler yoktu. Akşam olduğu için hava soğumuş oda haliyle üşümeye başlamıştı. Hemen sığınacak bir yer aramaya koyuldu. Biraz sonra yeşil ağaçların arkasında saklı bir mağara buldu. Hemen içeri girip orada duran meşalelerden birini alarak çantasındaki çakmak taşı ile yakıp yolunda ilerlemeye başlamıştı. Biraz ilerledikten sonra kimsenin görmediği güzellikte bir yer bulmuştu. Ne kralların ne de padişahların böyle sarayları vardı. Burası süper bir yerdi. Bin bir türlü çiçekler, gökyüzünü masmavi kaplamış bulutlar dolaşıyordu. Ama bu nasıl olmuştu mağaradan içeri girerken hava kararmış gece olmuştu. Burası ise tam tersine güneşin sıcaklığı ile adeta yanıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra yolda gördüğü siyah saçlı kızı tekrar görmüştü. Yanına gidip konuşmak istedi tam o sırada adamın biri çıkıp konuşmaya başladı.

– Eğer kızı kurtarmak istiyorsan benim dediklerimi yapmak zorundasın yoksa kızı bırakmam beni anladın mı ?

– Peki tamam ama siz kimsiniz ve ne istiyorsunuz?

– Biz bu kızın babasından para istedik ama vermedi. Bu sefer bizde kızını kaçırmaya karar verdik eğer kızı kurtarmak istiyorsan bize parayı getirmelisin.

– Bende para yok ki nasıl getireyim ?

-Bizim Siyah Altın diye tabir ettiğimiz çok değerli bir taş var eğer bize onu üç gün içinde getirirsen kızı kurtarabilirsin yoksa kızı unut.

– Tamam kıza zarar vermeyin ne istiyorsanız yapacağım.

– Adamlarım sana harita verecek fazla vaktin yok istersen hemen yola çık

dedikten biraz sonra şimşek gibi yerinden fırladı haritayı kaptığı gibi gösterilen yere doğru koşarak ilerledi. Akşama doğru denilen yere varmıştı. Ama kapının önünde silahlı adamlar çember oluşturmuştu. Biraz sonra ağaçların arasında işine çok yarayacak bir çiçek gördü. Bu uyku çiçeğiydi. Babası uykusuzluk çektiği için her gün bu çiçekten toplamaya çıkarlardı. Hemen uyku çiçeğini koparıp çantasına koydu. Ve adamların yanına doğru gitti. Burnunu kapatıp uyku çiçeğini çıkardı. Adamlar kokuyu alır almaz oldukları yerde düşüp kalmışlardı. Bizimkisi içeri girdi. Etrafı araştırmaya başladı. Biraz sonra orta boy gümüş saplı bir sandık gözüne ilişmişti sandığın yanına gitti bu aradığı sandık olmalıydı. Hemen eliyle yavaşça yokladı. Ama kilitliydi dışarıda bayılan adamların ceplerine baktı hemen anahtarı aceleyle aldı. Sandığın içini açtığında çok parlak bir taş gördü. Bu o taş olmalıydı. Ama bunu onlara veremezdi. Hemen içerden başka biri taşı alıp gerçek taşla değiştirdi. Taşı teslim etmek ve sevdiği kızı kurtarmak için fazla zamanı kalmamıştı. Biraz sonra sandığı getirip kötü adamın önüne bıraktı.

– İstediğini getirdim. Hadi şimdi kızı bırak

– Adam istediğini almış ama sözünü tutmamıştı.

– Hayır kızı bırakmıyorum ve senide onuda öldüreceğim. Tam bu sırada Süleyman kızın yanına gitmişti. Ellerini çabucak çözdü. Kız artık kurtulmuştu ama Adam kaçıyordu. Onun peşinden koştuğu ormanın derinliklerinde adamı durdurmayı başarmıştı. Yaman bir kavgaya tutuşmuşlardı. Süleyman cebinden çıkardığı bıçağı var gücü ile fırlattmıştı. Adamın cansız bedeni yere yığıldı. Süleyman ise kızı kurtarmış ormanda gözden kaybolmuştu…