Nüfusun ve sanayileşmenin hızla artması, tarımsal gübre ve ilaç kullanımının giderek yaygınlaşması gibi nedenlerle Türkiye’nin su fakiri olma yolunda hızla ilerlediğini söyleyen Başkan Keleş, Antalya’nın su kaynaklarını yitirdiğini ve 20 yıl gibi kısa bir süre sonra ciddi su sorunlarla karşılaşılacağını söyledi

Türkiye’nin su azlığı çeken ülke konumunda olduğunu ve gereken önlemlerin alınmazsa 20-30 yıl sonra geri dönüşümü imkansız su sorunlarıyla karşılaşılacağını söyleyen Antalya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Ali Keleş, tüm bunlara rağmen Antalya’nın şanslı bir kent olduğunu vurguladı. Kentte kişi başına düşen su miktarının 7 bin metreküp civarında olduğunu dile getiren Başkan Keleş, “Antalya, su potansiyeli olarak Türkiye geneline göre oldukça zengin sayılabilecek bir yöreyi temsil etmektedir. Antalya’da içme suyunun tamamı yeraltı sularından karşılanmaktadır. Bunların başında, Duraliler Yas Kuyuları, Termesos Yas Kuyuları ve Termesos Pompa İstasyonu, Gürkavak Kaynağı, Yemişpınarı Kaynağı, Boğaçay Yas Kuyuları ile Doyuran Kaynakları gelir. ASAT sitelerinde görülmese de geçmiş dönemde Aksu Çayı Güloluk Mahallesi arazilerinde etüt ve sondaj çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Yine kısa süre önce Döşemealtı Kovanlık Mahallesi arazileri Çubukboğazı girişinde de yeraltı suyu araştırmaları yapıldığı ve bu bölgede de 36 adet sondaj kuyusu açılacağı bilgimiz dahilindedir. Fakat yeni su kaynağı yaratmaktan daha önemlisi var olanı korumaktır. Elimizdekini korumadıktan sonra yenisini açmanın hiçbir anlamı yoktur. Bugün önemli birçok yeraltı su kaynağımız yapılan projeler ve alınmayan önlemler nedeniyle yok olmaktadır” şeklinde konuştu.

KAYNAKLARIMIZ YOK OLUYOR

Antalya’nın, su zengini sayılabilecek bir statüdeyken yapılan çalışmalarla gittikçe fakirleştiğini ifade eden Başkan Keleş, yok olmaya yüz tutmuş ve eski değeri kalmamış yeraltı su kaynaklarımız hakkında bilgi verdi. Başkan Keleş, “Yatırım yapıyoruz diyerek, kentin içme su kaynaklarını tehdit eden ve ciddi paralar harcanarak yaptırılmaya çalışılan ‘Boğaçay Projesi’ ile şehre saniyede 420 litre/saniye su veren Boğaçay su kaynakları, bir günde kirlenerek, tuzlanacak ve kullanılamaz hale gelecektir. Ayrıca Çakırlar ve Bahtılı ovalarının belirli bölümündeki yeraltı su kaynaklarının da tuzlanıp kullanılamaz olmasına neden olacaktır. Günümüzde kirlilik unsuru en az olan ve belki de şişelenebilecek kalitede su sağlayan Boğaçay’ı içme suyu kuyuları ‘Boğaçay Projesi’ ile bir inat uğruna yok edilecektir. Sadece Boğaçay değil eğer bu şekilde devam edilirse birçok su kaynağımız yok edilerek, kullanılamaz hale gelecek. Diğer bir tehdit ise Batı Çevre Yolu’dur. Bu yolun projelendirilmesi ve yapılması yasalara, yönetmeliklere göre suçtur. Çünkü bu yolun belirli bir kısmı Antalya’nın genelinin su ihtiyacını karşılayan Duraliler içme suyu kaynaklarının Mutlak Koruma alanından geçmektedir. Bu nedenle de trafik yoğunluğundan ve tarımsal ilaç atıklarının havzada bırakılmasından kaynaklı arsenik ve ağır metal kirliliği oluşacaktır. Dolayısıyla Batı Çevre Yolu iptal edilmelidir. Yoksa Duraliler su kaynaklarını da kaybedeceğiz. Diğer önemli kaynağımız olan Termesos Su kaynaklarında 10 yıl öncesine kadar bir kirliliğe rastlanmamıştı. Fakat son 1 yıldan beri baktığımızda kirlendiğini ve bu kirliliğe rağmen o bölgenin içme ve kullanım suyu ihtiyacını karşıladığını görmekteyiz. Üstelik kirlilik oranının belli dönemlerde uluslararası limit miktarının üzerine çıktığı tespit edilmiştir. Görülen o ki gittikçe batağa saplanıyoruz” ifadelerini kullandı.

“ASAT’IN YETKİSİ YOK”

Antalya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Ali Keleş, DSİ 13. Bölge Müdürlüğü tarafından Antalya’daki su kaynaklarının 1. ve 2. derece mutlak koruma alanlarının belirlenerek, uyulması gereken kuralların resmi gazetede yürürlüğe girdiğini belirtti. Koruma alanlarıyla ilgili yürürlüğe giren yönetmeliğin Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ASAT tarafından uygulanmadığını söyleyen Başkan Keleş, DSİ, valilik ve belediyenin ortak bir çalışma yapması gerektiğini ifade etti. Başkan Ali Keleş, “Mutlak koruma alanlarının belirlendiği yönetmeliğe göre, mutlak koruma alanının 50 metre çevresi dikenli tel ile çevrilir, içme suyunun temin edildiği idare tarafından kamulaştırılır ve tapu kaydına koruma alanı olarak işaretlenir. Bu alanda yalnız yeraltı suyu işletme tesisinin bulunmasına ve çalışmasına müsaade edilir, başka hiçbir maksat için kullanılamaz. Kentin içme suyu kaynaklarının kirlilikten korunması, kentin düzenli, sağlıklı gelişimi için düdenlerin mutlak koruma alanlarının belirlenmesi Resmi Gazetedeki ilan gereği zorunlu hale gelmiştir. Mutlak koruma alanı olarak tanımlanan düdenlerin yerleri, özellikleri ve her düdenin ne kadar korunması gerektiği araştırılmıştır. Yapılan çalışmalar sonrası 247 aktif düden tespit edilmiştir. Bu düdenlerin bazılarının kapasitelerinin yetersizliği ve rögar gibi yapılar şeklinde düzenlendiği için 212 düdenin korunması gerektiği belirtilmiştir. Bu çalışmalardan sonra ASAT’ın kendi bünyesinde yaptığı araştırmalar sonrasında yeni düdenler tespit ettiğini ve bu sayının daha da arttığını biliyoruz. ASAT bu çalışmaları ve Genel Kurul Kararları sonrasında düdenlerle ilgili hazırlanan raporu ilgili meslek odaları ve ilgili DSİ, Tapu Kadastro, belediyeler gibi kurumlara göndermiştir. Fakat sonrasında ne olduysa ASAT korunması gereken 212 adet düdeni görmezden gelerek, sanki düdenlerle ilgili bu raporu kendisi hazırlatmamış gibi 2015 Genel Kurulu’na sadece 4 adet düdenin (Bıyıklı, Yağca, Aşağıoba ve Varsak) korunmasını getiriyor. Rapor ne yazık ki, mecliste tüm parti üyelerinden bir tek itiraz bile gelmeden, düdenin ne olduğunu bilmeyen meclis üyeleri tarafından kabul edilmiştir. ASAT yönetiminin bunu yapmaya hakkı ve yetkisi yoktur. Çünkü bu karar yasa ve yönetmeliğe aykırıdır” diye konuştu. FATMA ARSLAN / ANTALYA GÜNDEM ÖZEL HABER