Bir gün şehre dalıp gidersin. Bir şehre uzaktan baktığında bir sürü ev görürsün, hepsi ışıl ışıl. İlk baktığında çok güzel görünür o şehir sana. O güzel görüntünün biraz içine indiğinde aslında o uzaktan görünen cici şehrin içinde acıları yavaş yavaş hissedersin. Biraz daha içine inmeye başladığınızda acıyı iliklerine kadar yaşarsın. En son durak kendi evin olur. Doğup, büyüdüğün evin içine girdiğinde ise acıyı hissedecek ne bir ilik ne de duygu kalır. İnsanlar yaşadığı güzel anıları unutabiliyorken, acılarını asla unutmaz. Doğup, büyüdüğün evde belki 20 anın varsa bunun 2 tanesi güzeldir. Kendini en güvende hissettiğin yerin aslında güvenden çok acı verdiğini hissedersin. Ve işte o an başka yere kaçmak için çaba sarf edersin. Yaşadığın o ev en sevdiğin insanı kaybettiğin, duygularının köreldiği, kendine acımaktan başka hiç bir şey yapmadığın bir yerden başka bir şey değildir. O an kaçma istediği daha çok körüklenir. Kaçmak için fırsat kolladığın yerden kaçma fırsatını bulduktan sonra arkana bile bakmadan kaçarsın. Evet, yeni bir hayat başladı. Yeni şehir, yeni arkadaş, yeni okul veya iş. Belli bir süre yeni hayatının tadını çıkarmaya başlamışken, pencereden dışarı bakarsın ve aslında olduğu yer değişmiştir. İçinde yaşadığın acılar hep aynı yerdedir. Aslında o acılar hala canını yakmaya devam ediyordur. Yan binadan bir ses ‘Ne olur anneme vurma’ diye. Bir anda o kaçtığın eve, geri gittiğini hissedersin. Anneni, açlığını, sefaletini kaybettiklerini, kaybetmediğini fark ettiğin o an anlarsın ki, ne yaparsan yap o yaşadığın acılardan kaçamamışsındır. Çünkü senin geçmişte bıraktığın ve hiç yaşamadığın bir çocukluğun vardır. İnsanlar, şehirler, mekanlar değişse bile o içinde ukde kalan çocukluğun seni hiç yalnız bırakmamıştır. Yan binadan duyduğun o ses aslında senin hiç unutmadığın çocukluğundan kalan sestir. Hepimiz aynı şartlarda doğup, büyümediğimizin farkındayız. Ancak ne olurdu bütün çocuklar, çocukluklarını yaşasaydı. Ne olurdu yani bütün çocuklar, oyuncaklarıyla oynayıp, akşam anne ve babasının arasında yatsaydı? Ne olurdu yani şiddetin hiç yaşanmadığı bir dünya olsaydı? Ne olurdu yani hep bir tarafı eksik insanlar olmasaydı?