Verilmiş sözler vardı. Tutmak için zaman gereken ama o zamanı elinde tutamayanlarda. Ömür dediğinde neler gelip geçiyordu. Gözleri bir kez açıp kapayana kadar geçmiş bir zaman dilimi gibi düşünmek çok da abartılacak bir şey değildi.

Seni seviyorum demenin ne kadar çok şekli vardı. Ama neden ise bir şekilde verilen sözlerin arkasına saklanıyordu. Bir yudum kahve biraz soğumuş, soğumuş olmasından kaynaklı biraz daha acı geldi. Tutulmak üzere zamana bırakılmış sözler gibi… Sanırım farkında olmak yetmiyor. Farkındalıktan bahsedip yaşamamak da çok manidar kalıyor şimdi.

En büyük ilaç zaman, onu o kadar çok kullanır olduk ki yaşamın her noktasında, seni ve beni hatta bizi kendiliğinden iyileştirmesi beklendi. Uzun uzun ömürler tüketildi. Sözler verildi. Yeni yeni baştan, sil baştandı. Fakat her bir yeni gün bir yenisine gebe düşünceler ile devam ederken ömür dediğin kısa bir an olmuştu da kimse son nefesinden önce göremez bir halde gözlerini kapatmadan önce anlamamıştı.

İstifa etmek ile kovulmak arasındaki ince çizgi gibi hayat kim önce davranırsa konum ve pozisyon değişiyor. Bir mücadele için çıkılmış bir yolda bir an olsun vazgeçmeyeceğim derken, an olur ki o uzun yol son bulmuş olur hem de kendi isteğinmiş gibi görünen yok oluşunda…

Zaman yine sana kaldı her şey, sen de olmasan ne yapardı bu evren, bu insanlar bilemiyorum… Korkularımız ile yüzleşmek gerek, geride bırakılmış veya bırakmak zorunda kaldıklarınız olabilir. Ömür uzun ama hangi zaman diliminde bilemiyorum. Fakat zaman içinde kabul ettiğim bir şey var ki, an oluyor olmaz, yapmam dediklerimi yaşıyor olarak kendimi buluyorum…

Sözler vermek yerine an içinde gerçekleştirebileceğiniz bir hayat yaşama imkânı içinde olursanız sanıyorum ki mutluluk çok yakındır. An içinde içinizden geçenleri sadece söylemek yerine bir de yaşatırsanız ( güzel olanları tercih edin lütfen!… ) sizde inanılmaz bir rahatlık, yaşamınızda da mükemmel bir başarı olacaktır.

Uzun ömrümde kısa bir an’ı sizlerle paylaşmak güzeldi…